“Kuzey Suriye’de Bir Devlet Kuruluşuna Asla Müsaade Etmeyiz”

“Kuzey Suriye’de Bir Devlet Kuruluşuna Asla Müsaade Etmeyiz”

Atlantik Konseyi Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güney sınırımız boyunca bir terör koridorunun oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Hele hele Kuzey Suriye’de bir devlet kurma teşebbüsü içerisine giren malum bazı cahiller var, ‘Cahil cesur olur.’ diyorlar ya o da o havalarda, kendine göre bakanlar kurulu oluşturuyor vesaire… Biz bunları karşılıksız bırakmayız ve Kuzey Suriye’de böyle bir devlet kuruluşuna da asla müsaade etmeyiz. Çünkü Suriye’nin bölünmesine karşıyız. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yanayız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atlantik Konseyi 8. İstanbul Zirvesi’ne katıldı. Merkezi ABD’de bulunan düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nin bu yıl 8’incisini düzenlediği zirveye bazı bakanların yanı sıra; ekonomi, enerji, yatırım ve dış politika alanlarında dünyanın çeşitli ülkelerinden yetkili isimler, BP, Dana Gas, Delek Drilling, Noble Energy, Cheniere, Naftogaz ve EWT gibi uluslararası büyük enerji şirketlerinin yöneticileri de iştirak etti.

İstanbul Swiss Otel’de gerçekleşen ve küresel enerji gündemini etkileyen konuların ele alındığı zirvede, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

“DÜNYAMIZ ÇALKANTILI BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR”

Katılımcılara zirveye iştiraklerinden dolayı teşekkür eden ve zirvenin, üye ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılki zirvenin ana temasının ‘Çalkantılı Bir Bölgeye Yönelik Trans-Atlantik Angajmanın Güçlendirilmesi’ olarak belirlenmesini isabetli bulduğunu söyledi.

Dünyamız gerçekten de çalkantılı bir dönemden geçtiğine işaret ederek, karşı karşıya kalınan belirsizlikler sebebiyle, küresel geleceğin kestirilmesi ve yarına dair tahminleri yapılmasında zorlanıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa son yıllarda yaşadığımız sorunlar karşısında sergilenen atalet, tıkanıklık ve acziyet geleceğe dair karamsarlığı daha da körüklüyor. Küresel müesses nizam, coğrafyamızda meydana gelen krizler başta olmak üzere, bizleri doğrudan etkileyen meseleler karşısında etkinliğini yitiriyor” diye konuştu.

“ÇÖZÜM İÇİN KURULAN MEKANİZMALAR, SORUN ÜRETİR HÂLE GELDİ”

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Avrupa Birliği gibi platformların itibarının ise, buralardaki söz sahibi birkaç ülkenin kısa vadeli çıkar hesaplarına kurban edildiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çözüm için kurulan mekanizmalar, değişim ihtiyacına cevap veremedikleri için, artık daha ziyade sorun üretir hâle gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında tesis edilen, Soğuk Savaş sonrasında ise küçük değişikliklerle tahkim edilen mevcut yapı, bundan nemalanan ülkeler tarafından, aynen korunmaya çalışılmaktadır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Şu gerçeklerin artık idrak edilmesi gerektiğine inanıyorum. Ya mevcut mekanizmalara format atacak, ya da ‘karamsarlık virüsünün’ bünyemizi daha çok sarmasını seyredeceğiz. Ya yeni aktörlerin talep ve önerilerine daha çok kulak kesilecek, ya da çözümsüzlük üreten sisteme suni teneffüs yapmaya devam edeceğiz. Ya tabandan gelen değişim rüzgârını yönetecek, ya da bu rüzgârın kasırgaya dönüşüp bizleri yok etmesini bekleyeceğiz. Önümüzdeki seçenekler bu kadar açık ve nettir. Hiç şüphesiz, karşımızdaki bu olumsuz tabloyu olumluya dönüştürmek, krizi fırsata çevirmek bizlerin elindedir. Yıkıcı rekabetin yerine iş birliğini, çatışmanın yerine dayanışmayı, gerilimin yerine uzlaşmayı ikame ettiğimizde, farklı bir sürecin kapılarını aralayacağımızı düşünüyorum.”

MAKEDONYA’DA MECLİS BAŞKANLIĞI SEÇİMİNİN ARDINDAN YAŞANAN OLAYLAR

Ne kadar uzakta olursa olsun, başka bölge ve ülkelerde ortaya çıkan sorunlardan muaf olunamayacağını vurgulayarak, Makedonya’da yaşananlara işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkede meclis başkanlığı seçiminin ardından yaşanan olayları ‘endişe verici’ olarak nitelendirdi ve şiddetin hiçbir soruna çare olamayacağını söyledi.

Makedonya’daki Türk toplumundan, itidalli tavırlarını korumalarını beklediklerini, dost ve kardeş Makedonya’nın bir an önce huzura ve istikrara kavuşmasını arzu ettiklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: “Türkiye olarak, kadim tarihî ve kültürel ilişkilerimizin bulunduğu coğrafyalardaki kardeşlerimizin tamamının güvenli ve müreffeh geleceği için her türlü çabayı göstermeyi sürdüreceğiz. Tabii bu bir şeyi daha gösteriyor: Demokrasiye inanıyorsak, demokrasinin sandıklardan çıkan neticenin kabulü olduğuna inanıyorsak, istenilen neticeyi alsak da almasak da seçimin bir galibi olacaktır, bir mağlubu olacaktır. Öyleyse mağlup olanlar da galip olanları takdir etmesi gerekir, saygıyla karşılaması gerekir ki ülkenin huzuru bozulmasın.”

“GÜÇLÜNÜN ÇIKARLARINI, MAZLUMUN HAKLARININ ÖNÜNE KOYAN BİR YAPI, GÜVENLİK VE İSTİKRARI TESİS EDEMEZ”

İyi ve kötü tüm gelişmelerden herkesin etkilendiği bir dünyada el ele vermeden, sorumluluk bilinciyle hareket etmeden meselelerin çözülemeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adil olmayan bir sistem, sürdürülebilir de değildir. Güçlünün çıkarlarını, mazlumun haklarının önüne koyan bir yapı, güvenlik ve istikrarı tesis edemez” ifadelerini kullandı.

“KATİL ESED DEVLET TERÖRÜ ESTİRMEKTEDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Elimizi vicdanımıza koyup şu sorulara samimiyetle cevap vermemiz gerekiyor: Şayet, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası toplum Suriye konusunda dirayetli davransaydı, rejim yeni kimyasal silah saldırılarıyla, aynı zamanda konvansiyonel silah saldırılarıyla bu zulmü gerçekleştirebilir miydi? Bu benim 6 yıldır işlediğim bir konudur. Uluslararası toplantılarda, G20 zirvelerinde, dostlarla ikili görüşmelerde işlediğimiz bir konudur. Ama sadece kendim söyledim, kendim dinledim, bir netice alamadık. Esed rejiminin kendi halkını pervasızca katletmeye devam etmesinin sebebi, geçmişte işlediği suçların yanına kâr kalması değil midir? Ben devlet terörünü anlamakta zorlanıyorum. Devlet terörü bundan başka daha nasıl olabilir? Katil Esed bir devlet terörü estirmektedir. Eğer insanlık ve siyasi liderler, dünyada devlet terörüne karşı ise, karşı olmaları gereken en önemli ülke ve lider Suriye’dir. Eğer bununla ilgili kararlı adım atmış olsaydık, bugün 1 milyona yakın insan Suriye’de ölmezdi, 3 milyona yakın Suriyeli benim ülkeme, 1,5 milyona yakın insan Lübnan’a, 1 milyona yakın insan Ürdün’e iltica etmezdi. Ama bu insanlar şimdi kendi topraklarının dışında farklı ülkelerde kendilerine hayat bulmaya çalışıyorlar. Nerede? Varsa çadırlarda, konteynerlerde. Bu bizim insani sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor. Öyleyse insani sorumluluğumuzun gereğini hep birlikte yerine getirmek durumundayız.”

“YA BİR YOL BULACAĞIZ, YA BİR YOL AÇACAĞIZ”

“Yabancı terörist savaşçılar konusunda gereken iş birliği sağlansaydı, geçen yılki Brüksel saldırıları gerçekleşebilir miydi? Terör örgütleri arasında ayrıma gidilmeden ilkeli bir duruş sergilenseydi, bu katil sürüleri şu andaki kadar palazlanabilir miydi? Şayet 2011 yılında Somali’deki kuraklık karşısında uluslararası toplum, Türkiye gibi yardım elini uzatsaydı, bu yıl milyonlarca insan benzer sorunlarla karşılaşır mıydı?” sorularını soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu soruların cevabını herkesin çok iyi bildiğini söyledi ve “Güvenliğimizi, geleceğimizi ve insan hayatını ilgilendiren böylesine önemli meselelerde şahit olduğumuz çifte standart, eminim, benim gibi sizleri de yaralıyor” sözlerine yer verdi.

Bu manzara karşısında yapılması gerekenin belli olduğunu ifade ederek, “Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız, başka çare yok” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunların büyüklüğü karşısında asla ümitsizliğe kapılmayıp ‘böyle gelmiş böyle gider’ demeyeceklerini söyledi ve “Unutmayalım ki; taşı delen suyun gücü değildir, damlaların sürekliliğidir. İnisiyatif alacak, bıkmadan-usanmadan insani değerlere, çözüme, dayanışma ve iş birliğine vurgu yapmayı sürdüreceğiz. Ülke olarak, son 14 yıldır işte bunun mücadelesini veriyoruz. Türkiye, vicdanının sesini dinleyip, girişimci ve insani diplomasisiyle sorunlara çözüm bulmak için elini taşın altına koyuyor” diye ekledi.

“TÜRKİYE, NETAMELİ KRİZLERDE GERÇEK ANLAMDA SORUMLULUK ÜSTLENDİ”

Türkiye’nin Suriye, Somali, Irak, Afganistan politikalarının, bu duruşunun söylemde bırakmayıp ete kemiğe bürünmüş somut örnekleri olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, pek çok ülkenin görmezden gelip zamana bıraktığı netameli krizlerde Türkiye’nin gerçek anlamda sorumluluk üstlendiğini belirtti ve “Bölgemizi ve küresel güvenliği ilgilendiren meselelerde dost acı söyler ilkesiyle tezlerimizi, tespitlerimizi, önerimizi ortaya koyduk. Irak’ta giderek bölgemiz için saatli bir bombaya dönüşen mezhep fanatizmine dikkat çektik. Kapsayıcı olunması gerektiğini söyledik. Aslında Irak’taki olay sadece mezhebi de değildir, onu da söyleyeyim; mezhep kaynaklı yayılmacı bir etnik anlayışın tezahürüdür. Ve yayılmacı olan bu Pers mantığını çok iyi keşfetmemiz lazım” değerlendirmesinde bulundu.

“SURİYE HALKININ MEŞRU TALEPLERİNİN YANINDAYIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin; 2011 yılından beri yıkımın eşiğindeki Somali’yi ayağa kaldırmanın, Somalililerle birlikte sıfırdan yeni bir devlet inşa etmenin mücadelesini verdiğini, komşusu Suriye’de ilk günden itibaren halkın meşru taleplerinin yanında olup onları yalnız başına bırakmayarak, zulümden ve katliamdan kaçan milyonlarca Suriyeliye etnik köken, dil, din, mezhep ayrımı yapmadan sahip çıktığını hatırlattı.

6 yıldır tamamen kendi imkânlarıyla 3 milyon sığınmacıyı barındıran Türkiye’nin bugüne kadar bu iş için toplam 25 milyar doları bulan bir harcama yaptığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna karşılık AB’nin mülteciler için göndermeyi taahhüt ettiği 3 artı 3 milyar avronun sadece 725 milyon avrosunu gönderdiğini de sözlerine ekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyeliler için yapacakları yardımı durdurmayacaklarını açıkladı ve “O varil bombalarının altında konvansiyonel silahlarla mücadele eden o insanların kaçışına biz seyirci kalmayacağız. Çünkü biz şuna inanıyoruz: ‘Zulme rıza zulümdür.’ Ve biz onlara şefkat kollarımızı, kucağımızı açacak, onları yine ülkemizde ağırlamaya devam edeceğiz” dedi.

“FIRAT KALKANI HAREKÂTIYLA 3 BİNİ AŞKIN DEAŞ’LI ETKİSİZ HÂLE GETİRİLDİ”

Ateşkesin sağlanmasının ve siyasi sürecin başlatılması gayretlerinin yanı sıra terörle mücadele konusunda da Türkiye’nin üzerine düşeni yaptığını, Fırat Kalkanı Harekâtıyla 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı etkisiz hâle getirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası basında özellikle ifade edilmekte olan yalan-yanlış haberleri de burada deşifre etmekte fayda görüyorum. 2 bin 500 kilometrekarelik bir alanı teröristlerden arındırarak 50 bin civarında Suriyelinin öz yurtlarına dönmesini sağlamış olduk. Hiç kimseyi dışlamadan, bölgenin gerçek sahipleriyle iş birliği içinde icra ettiğimiz bu operasyon DEAŞ’a şu ana kadarki en büyük darbeyi indirdi. Şimdi teröristlerden temizlediğimiz bu güvenli bölgede hayatın normale dönmesini sağlamaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

Liderler yaptığı bütün görüşmelerde Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge ilan edilmesi için teklif getirdiğini; ancak bu yönde adım atılmadığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yapılan hep terör örgütlerine destek şeklinde devam etmiştir. Eğer bu yapılmış olsaydı Suriyeli Suriye’yi terk etmeyecek, Türkiye’deki, Lübnan’daki mülteciler de, onlar da belki bu güvenli bölgede yerlerini alacaklardı” sözlerine yer verdi.

“TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI SERGİLENEN İKİRCİKLİ TAVRIN BİR AN ÖNCE TERK EDİLMESİ GEREKİYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “DEAŞ’ından YPG’sine kadar, El Kaide’sinden Şebbiha’sına kadar eli kanlı bütün çeteler için büyük bir eğitim kampına dönen terör bataklığının başka türlü kurtulabilmesi mümkün değil. Bunun için de öncelikle terör örgütlerine karşı sergilenen ikircikli tavrın bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Bir terör örgütü eliyle diğerinin bertaraf edilmeyeceğini artık herkesin kabul etmesi lazım. Yani terör örgütlerinin iyisi, kötüsü olabilir mi? ‘Bu terör örgütü benim yanımda, dolayısıyla bu iyidir. Öbürü karşımda, dolayısıyla o kötüdür.’ Bu mantıkla bir yere varmamız mümkün değildir. O da terör örgütüdür kötüdür, bu da terör örgütüdür bu da kötüdür. Öyleyse biz bu terör örgütlerine karşı mücadelemizi müşterek dayanışma içinde sürdürmemiz lazım. Bunu başardığımız andan itibaren dünya bu çetelerden, bu katillerden kurtulacaktır. Sırf DEAŞ’la mücadele ediyor diye PKK-YPG gibi terör yapılarının etnik temizlik faaliyetlerine, bölgede işlediği cinayetlere tepkisiz kalmak yeni insanlık suçlarına davetiye çıkarmaktır.”

“TERÖR ÖRGÜTLERİ AKREP GİBİDİR, MUHAKKAK BİR GÜN KENDİNİ BESLEYEN ELİ DE ISIRIR”

PYD ve YPG terör örgütlerini ‘PKK terör örgütünün düşük çocukları’ olarak tanımlayan ve bu bölgeyi iyi tanıyan bir müttefik ülke olarak dostlarının Türkiye’ye danışması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dostlarımız bunu bizden öğrenmeli. Yoksa yanlış bilgiler üzerine geleceğe yönelik yanlış adımlar atılıyor. Bölge bir çöküşün içerisinde, medeniyetler çöküyor, insanlar ölüme mahkûm ediliyor. Unutmayalım, terör örgütleri akrep gibidir, muhakkak bir gün kendini besleyen eli de ısırır. Terör meşrulaştırıcı adımlar yerine, uluslararası meşruiyetten taviz vermeden DEAŞ terörünü ortadan kaldırmak mümkündür. Biz buna her zaman hazır olduğumuzu söyledik. Fırat Kalkanı Harekâtı bunun mümkün olduğunu tüm dünyaya ispat etmiştir” görüşlerine yer verdi.

“GÜNEY SINIRIMIZDA BİR TERÖR KORİDORUNUN OLUŞMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ”

Türkiye’nin terör örgütleri arasında ayrım yapmadan mücadelesini sürdüreceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin Türkiye’nin millî güvenliğine, toprak bütünlüğüne ve vatandaşlarının hayat haklarına kastetmeye yönelik atılan adımlarda, uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanması kadar doğal bir şeyin olmadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı: “Biz bir hukuk devletiyiz, haklarımız neyse bunu kullanıyoruz, kullanmaya da devam edeceğiz. Tehditler sürdüğü müddetçe gereken her türlü tedbiri alacağız. Güney sınırımız boyunca bir terör koridorunun oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Hele hele Kuzey Suriye’de bir devlet kurma teşebbüsü içerisine giren malum bazı cahiller var, cahil cesur olur diyorlar ya, o da o havalarda, kendine göre bakanlar kurulu oluşturuyor vesaire. Biz bunları karşılıksız bırakmayız ve Kuzey Suriye’de böyle bir devlet kuruluşuna da asla müsaade etmeyiz. Çünkü Suriye’nin bölünmesine karşıyız. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yanayız. Terörle mücadeleyi sınırlarımız içerisinde ve dışında sürdürmekte kararlıyız. Bu konuda tüm dost ve müttefiklerimizden dayanışma bekliyoruz.”

TÜRKİYE-AMERİKA İLİŞKİLERİ

Türkiye ile Amerika arasındaki ikili ve çok taraflı iş birliğinin güçlendirilmesinin, bölgesel sorunların çözümü açısından gerekli olduğuna değinerek, ABD Başkanı Donald Trump ile Türk-Amerikan ilişkilerinde taze bir sayfa açacaklarına inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah 16 Mayıs’ta Washington’da Sayın Trump ile kapsamlı görüşmeler gerçekleştireceğiz. Bu görüşmelerimizde gündemimizdeki tüm konuları, ikili ilişkilerimizden tutun bölgesel sorunlara varıncaya kadar ele alma imkânını bulacağız. İkili ilişkilerimizde hâlen istediğimiz noktaya getirmeyi beklediğimiz hassas başlıklar bulunuyor” diye konuştu.

“AMERİKA’NIN YPG VE PYD’YLE HAREKET ETMESİ ORTAKLIK RUHUNU ZEDELER”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şu değerlendirmelere yer verdi: “Amerikalı dostlarımızdan beklentimiz, ülkemizin karşı karşıya kaldığı tehditleri iyi anlamaları ve gereken dayanışmayı özellikle göstermeleridir. DEAŞ’la mücadele bahanesiyle insanlarımızın hayatına kasteden bir terör örgütüyle iş birliği yapılmasını asla kabul edemiyoruz. Amerika’nın Suriye’de YPG, PYD’yle birlikte hareket etmesi, ona somut destek vermesi, ittifak ve ortaklık ruhunu zedeliyor.

“FETÖ LİDERİNİN TUTUKLANMASI VEYA TÜRKİYE’YE İADESİ AMERİKA’DAN TEMEL BEKLENTİMİZ”

“Aynı şeklide 15 Temmuz darbe girişiminin elebaşının, altını çizerek söylüyorum, hâlen Pensilvanya’da rahatça terör faaliyetlerine devam etmesi milletimizi rahatsız ediyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Bu terörist başı 170 ülkede faaliyet göstermektedir ve böyle bir terörist başının Amerika’da besleniyor olması, oradan bu 170 ülkeyi yönetiyor olması bizi ciddi manada rahatsız etmektedir. Ülkemizde darbe girişiminde bulunan, 249 insanımızı şehit eden, 2 bin 193 vatandaşımızı da yaralayan bu cani örgütün bırakın Amerika’da, dünyanın hiçbir medeni ülkesinde hayat alanı bulamaması gerekiyor. FETÖ liderinin tutuklanması veya yargılanmak üzere Türkiye’ye iadesi Amerika’dan temel beklentimizdir.”

Konuşmasında enerji konusuna da değinerek, geçen 14 yılda elektrik ve doğal gaz piyasalarında kamu ve özel sektör olarak 75 milyar dolarlık yatırım yaptıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut doğal gaz ve petrol boru hatlarına ilaveten, TANAP, Türk Akımı, Kuzey Irak doğal gaz boru hattı ve Doğu Akdeniz boru hattı gibi tarihî nitelikte projelerle jeopolitik riskleri en aza indirdiklerini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür projelerle bir taraftan Türkiye’yi enerji koridorunun merkezi kılarken, diğer taraftan da Avrupa’nın arz güvenliğine katkıda bulunduklarını söyledi.

“ENERJİ, YIKICI REKABETİN DEĞİL İŞ BİRLİĞİNİN ANAHTARI OLMALI”

Enerji alanında gerçekleştirilen yatırım ve çalışmalardan örnekler vererek, 21. yüzyılda enerjinin; yıkıcı rekabetin değil, iş birliğinin anahtarı olması gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, Avrupa Atlantik coğrafyasının güvenlik, refah ve huzuruna katkı sağlamaya önümüzdeki dönemde de devam edecektir. Demokrasiden, hukuktan, serbest piyasa ekonomisinden ve evrensel değerlerden taviz vermeden ilerlemeyi sürdüreceğiz. Bu süreçte dost ve müttefiklerimizden beklentimiz, ön yargılardan, kara propagandalar ve çifte standarttan uzak bir şekilde Türkiye’yle iş birliğine devam etmelidir. Türkiye dün olduğu gibi bugün de dostluk ve müttefiklik ilişkisinin hakkını gerçek anlamda yerine getirmektedir. Dostlarımızdan da aramızdaki yarım asırlık hukuka riayet etmelerini bekliyoruz” dedi.

“TÜRKİYE TERÖRLE MÜCADELESİNDE TEK BAŞINA BIRAKILDI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika’nın tarihinin en büyük terör saldırısına maruz kaldığı 11 Eylül günü Kuzey Atlantik anlaşmasının 5. maddesini işleten bir topluluğun, Türkiye’nin 15 Temmuz günü yaşadığı felaket karşısında sergilediği tavrı açıkçası anlamakta zorlanıyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerine karşı gösterilen müsamahalı tavrı kesinlikle tasvip etmediklerinin ve Türkiye’nin terörle mücadelesinde tek başına bırakılmasını içlerine sindiremediklerinin altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Hele hele Avrupa’nın bazı ülkeleri var ki bu teröristlere her türlü desteği vermekte ve onlara yataklık ve yardım yapmaktadır, bütün belgeleriyle her şey ortadadır. Bu bazı Avrupa ülkelerini de bu konuda kendilerini test etmeye özellikle davet ediyorum. Demokrasimize kasteden, 249 insanımızın canına kıyan katillerin dost bildiğimiz ülkelerce himaye edilmelerini kabullenemeyiz. NATO’nun ve Atlantik ittifakının özü, birbirine sahip çıkmaktır, zor gününde dayanışma sergilemektir. Birbirimizin hassasiyetlerin sahip çıkmadan bu dayanışmayı gösteremeyiz. Türkiye’nin müttefiklerinden beklediği destek hem açıktır, hem hakkıdır. Türkiye, Atlantik’in her iki yakası için geçmişte olduğu gibi gelecekte de güçlü ve güvenilir bir ortaktır. İttifaka yeni bir soluk, yeni bir güç vermekse, hepimizin bu dönemdeki tutumuna bağlıdır. İçinden geçtiğimiz sancılı dönemde ittifakımızın ve ortaklığımızın temellerini yeniden tahkim etmeliyiz, güçlendirmeliyiz.”

“İLİŞKİLERİMİZ TERÖR ÖRGÜTLERİ ÜZERİNDEN YÜRÜMEMELİ”

“İlişkilerimizi terör örgütleri değil, devletler olarak birbirimiz üzerinden yürütmemiz gerektiğine inanıyorum” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör örgütleri kim ki, biz onları yanımıza niye alıyoruz ki? Bu terör örgütleri NATO üyesi mi? Hayır. NATO’da biz, beraberiz; öyleyse terör örgütlerinden biz niçin yardım istiyoruz? Biz varız, biz bölgede her türlü desteği vermeye hazırız, her türlü koalisyonun içerisinde yer almaya hazırız. Ama bu terör örgütleriyle asla. Çünkü onlar bizim can düşmanımızdır” vurgusunda bulundu.

Konuşmasının sonunda, zirveyi düzenleyen Atlantik Konseyi ile konseyin Türkiye temsilciliğine ve emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, “Zirvenin ufuk açıcı tartışmalara vesile olmasını, iş birliği zemininin yeniden güçlenmesine katkıda bulunmasını diliyorum” diyerek tamamladı.

“BİR TERÖR ÖRGÜTÜNÜ YOK EDERKEN, DİĞER TERÖR ÖRGÜTLERİNİ GÜÇLENDİRMEMELİYİZ”

Konuşmasının ardından oturumun yöneticisi tarafından kendisine yöneltilen soruları da cevaplayarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump ile yapacağı görüşme sonucunda ne tür bir somut çalışmanın kendisi açısından başarılı sayılacağı, bu görüşmeden beklediği en somut başarının ne olduğu yönündeki soruya cevaben şunları söyledi: “Birinci derecede tabi şu anda bölgedeki gelişmeler önem arz ediyor. Burada malum bir taraftan Amerika’nın başı çektiği koalisyon güçleriyle birlikte dayanışmamız, bir diğer tarafta tabi ki Rusya’nın bölgedeki ağırlığı, bir diğer taraftan İran’ın yine bölgedeki şu anda ağırlığı, bunları aramızda değerlendirmemizin önemini özellikle vurgulamak istiyorum. Ve konuşmamda da ifade ettiğim gibi, bizim Sayın Trump’tan beklediğimiz, biz hedefi sadece DEAŞ’a mı kilitleyeceğiz, yoksa tüm terör örgütlerine mi kilitleyeceğiz? Eğer sadece DEAŞ’a bunu kilitleyecek olursak yanılırız. Yani bir terör örgütünü yok ederken, diğer taraftan diğer terör örgütlerini orada güçlendirmiş oluruz. Çünkü onlara ne yazık ki silah yardımları geliyor, onlara gelen silah yardımlarını DEAŞ’la paylaşıyor. Elimizde bütün belgeler var, görüntülü var, kayıtlı var, bunları gayet iyi biliyoruz, yani bunları sağ-sola kaçırmanın hiçbir anlamı yok. Ve bunu tabi ki benim Sayın Trump’a anlatmam lazım.”

“SAYIN TRUMP’LA YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR”

ABD eski Başkanı Barack Obama döneminde bunların olduğunu; ancak bunları defalarca anlatmasına rağmen kendisini ikna edemediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi Sayın Trump’la tabi yeni bir dönem başlıyor, temennim odur ki Sayın Trump’a bunları anlatırız ve birlikte çaresiniz buluruz. Az önce de ifade ettiğim gibi, biz bir terör örgütüyle bir başka terör örgütün vasıtasıyla mücadele etmemeliyiz” dedi.

Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla DEAŞ’ın elindeki Cerablus, El Rai, Dabık ve El Bab’tan bu örgütü YPG ile değil Özgür Suriye Ordusu ile birlikte temizlediğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi 2 önemli yer kaldı, bunun bir tanesi Münbiç. Sayın Obama’ya defaatle söyledim, ‘Bakın Münbiç Arapların toprağıdır, Münbiç YPG’nin veya PYD’nin değildir. Ama buradan Araplar boşaltıldı, buraya PYD ve YPG yerleştirildi. Bizim sizden bir isteğimiz var, bunları Fırat’ın doğusuna göndermenizdir’ dedim. Söz verdiler, ‘göndereceğiz, hiç endişe etmeyin’ dediler. Ne yazık ki gönderilmediler ve bunlar hâlâ orada duruyor. Şimdi bizim Münbiç’i onlardan temizlememiz lazım” açıklamalarını yaptı.

“MÜNBİÇ’TEN SONRA SIRA RAKKA’DA”

Münbiç’ten sonra sıranın Rakka’da olduğunu ifade eden ve “Şimdi 2 bin 500 ile 5 bin arasındaki teröristi, başını Amerika’nın çektiği koalisyon güçleriyle Türkiye, Özgür Suriye Ordusu, biz hep birlikte temizleriz. Bu bizim için zor bir şey değil, biz bu işi başarırız, bunu biz Cerablus’ta ispat ettik, bunu Rai’de ispat ettik, El-Bab’da ispat ettik” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer Amerika, koalisyon güçleri, Türkiye, eğer biz bunu başaramıyorsak biz niye varız? Olmayalım. Ben bunu başaracağımıza inanıyorum ve bunu Sayın Trump’a da anlatacağım” diye konuştu.

Cevabında Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin hızla daha da yükselmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan yapacakları görüşmede bunun için neler yapılabileceğini konuşacaklarını, bunların içinde de en önemli başlığın savunma sanayi olduğunu dile getirdi ve “Savunma sanayine yönelik bizim Amerika’yla müşterek atmamız gereken adımlar var ve bugüne kadar bunlar çoğu zaman kongre tarafından hep engellenmiştir. Temenni ederim ki, bundan sonraki dönemde Kongre bunun önünü açar ve Türkiye-Amerika arasında iki NATO üyesi olarak savunma sanayinde farklı adımları biz birlikte atabiliriz diye düşünüyorum” sözlerine yer verdi.

“DOĞU AKDENİZ’DE ENERJİ ALANINDA ABD’YLE BERABER YAPABİLECEĞİMİZ ŞEYLER VAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan enerji konusunun da görüşmedeki önemli bir gündem maddesi olacağını ekleyerek, “Enerji alanında da yine bizim Doğu Akdeniz’de ABD’yle beraber yapabileceğimiz birçok şeyler olduğu gibi, diğer bölgelerde de müşterek birçok adımları atmamız mümkün. Bu konuların dışında da şu anda gelişmelere yönelik olarak tabi ki bazı birimlerimizin müşterek çalışmalarını güçlendirmemizdir. Başta tabi dışişleri bakanlıklarımız, bunun yanında istihbarat örgütlerimizin müşterek çalışmaları bölgenin huzuru için güven ifade etmektedir.”

16 Nisan halk oylamasının ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından izlendiğini hatırlatan oturum yöneticisinin, Türkiye’nin geleceği ile ilgili nasıl olacağına, bu etkiyi insanların nasıl görmesi gerektiğine ilişkin sorusuna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm girişimciler açısından yeni bir dönemin başladığına dikkat çekti ve son günlerde ekonomide yaşanan sıçramanın ve yatırım alanlarının açılmasına yönelik atılmakta olan adımların, Türkiye’nin bir güvenli liman olarak görüldüğüne işaret ettiğini ve bunun da seçim sonuçlarının nereye vardığını gösterdiğini söyledi.

“ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini öyle sürdürdü: “Şimdi bu şu demek değildir: Yani bizler, evet diyenler, hayır diyenleri dışlayacağız, öteleyeceğiz, onları bir daha artık görmezden geleceğiz; asla böyle bir şey olamaz. Niye? Onlar da benim ülkemin insanlarıdır. Eğer hizmetse, biz zaten hizmeti ülkemizin dört bir yanına veriyoruz, 780 bin kilometrekarelik alanda biz 15 senede hiçbir dönemde görülmeyen yatırımlar yaptık, eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, gıda tarımda devasa adımlar attık. Niye? Bu topraklar bizim, buraların hepsini inşa edeceğiz, ihya edeceğiz, inşa ve ihya etmek suretiyle de ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartacağız. İşte bugün enerjiyi konuşuyoruz, şu enerjinin ulaşmadığı nice yerler vardı bizim ülkemizde, ama şimdi o yerlerin hepsine dağ-taş demeden biz enerjiyi ulaştırdık. Türkiye’de 15 sene önce rüzgâr santrali diye bir ifade kullansaydınız, herkes aval aval bakardı, ne demek rüzgâr santrali veyahut da güneş enerjisi deseydiniz aynı şeyi söylerdi. Ama biz şu anda çeşitlendirme, temiz enerji dediğimiz zaman bunları en ideal şekilde yapan bir ülke hâline geldik ve çok daha süratle bunu geliştiriyoruz, ilerletiyoruz ki Türkiye enerjide dışa bağımlılığını ciddi manada azaltsın diye.”

“SİYASETÇİNİN GÖREVİ, YATIRIMCININ ÖNÜNDEKİ TAŞI KALDIRMAKTIR”

Türkiye’de yatırım yapmanın önünde engel olmadığının altını çizen ve “Kim bir engel var diyorsa, bakın ben Cumhurbaşkanı olarak kapımı açık tutuyorum, bize müracaatını rahatlıkla yapar” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü siyasetçinin görevi, yatırımcının önündeki taşı kaldırmaktır. Eğer siz önüne engel koyarsanız o ülkede yatırım olmaz. Ama biz o taşları kaldırarak yatırımcının gelmesini sağlayacağız” açıklamasında bulundu.

Türkiye’de dinamik bir iç yatırımcı portföyünün olduğuna dikkat çekerek, onların dışarıdan yanlarına ortak alarak yatırımlarını geliştirmelerinin büyük önem taşıdığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şu değerlendirmelerle tamamladı: “Bakın şu anda Hükûmetimiz çok kararlı ve çok yüksek bir teşvik yasası çıkardı. Bu teşvik yasasıyla aslında yatırımcıları hakikaten teşvikte büyük önem arz eden bu paket, ‘artık gel burada yatırımını yap, işte buyurun bak şu kadar şu kadar muafiyet var, bu muafiyetlerden de istifa et’ diyor. Ve şu anda birçok yatırımcının bu konuda attığı adımlar da hamdolsun bizi de ciddi manada teşvik ediyor. Ve ben Cumhurbaşkanı olarak şu anda tüm girişimcilerin, yatırımcıların her zaman yanında olmaya devam edeceğim ve dayanışmamızı ikili ve üçüncü ülkelerde de yatırım yapmaya özellikle birlikte devam edeceğiz. Kimsenin bu konuda endişesi olmasın. Ve dışarıda yapılan bu yalan-yanlış kampanyalara da kimse kulak asmasın. Ben bu kampanyaları yapanlara sesleniyorum: Siz önce şu teröristleri ülkenizde gizlemekten, saklamaktan şöyle bir vazgeçin. Özellikle Avrupa, bunlardan vazgeçin. Tamam, ‘hayır’ kampanyasına destek verdiniz, kaybettiniz. Şimdi bundan sonra o defteri kapayın da, ‘Türkiye’yle nasıl münasebetleri geliştireceğiz’ buna gayret edin. Biz o kampanyayı yapmanıza rağmen kapımızı açıyoruz, şimdi onları görelim.”



seers cmp badge