Tarihimizden İbret Alarak, Şehircilik Konusunda Hatalarımızın Tekrarını Önlemeliyiz

Tarihimizden İbret Alarak, Şehircilik Konusunda Hatalarımızın Tekrarını Önlemeliyiz

Şehircilik Şûrası’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizler, her alanda olduğu gibi, şehircilik konusunda da tarihimizden ibret alarak, hataların tekerrürünü önlemek mecburiyetindeyiz. Geçtiğimiz 14 yılda bu konuda çok önemli adımlar attık. Elbette, bu süreçte yapılan işlerin de eksikleri olmuştur. Ama şu bir gerçektir ki Türkiye, tarihinin en kapsamlı, sosyal yönü en güçlü, halkımızın her kesimine hitap eden şehirleşme hamlesini, bu dönemde gerçekleştirmiştir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Şehircilik Şûrası’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Şehircilikte Yeni Vizyon” temasıyla düzenlenen Şehircilik Şûrası’nın hayırlara vesile olması temennisinde bulunarak yaklaşık 3 ay boyunca, 4 komisyon hâlinde çalışmalarını yürütecek olan şûraya katkı verecek herkese teşekkürlerini iletti.

“ŞÛRANIN, BİR DÖNÜM NOKTASI OLACAĞINA İNANIYORUM”

Şûra’nın, bilim insanlarından ilgili kurumların uzmanlarına, sivil toplum kuruluşlarından meslek örgütlerinin temsilcilerine kadar geniş bir katılımla çalışacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehirlerimizin, meselelerimizin ve çözüm yollarının enine boyuna tartışılacağı şûramızın, bu alanda bir dönüm noktası olacağına inanıyorum. Şûranın düzenlenmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” dedi.

“BİZİM MEDENİYETİMİZDE ŞEHİR, İNSANIN YARATICISINA YÖNELİŞİNİN SİMGESİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumdan uzak, tek başına yaşamanın insanın fıtratına aykırı olduğunu belirterek, şehirlerin bu fıtri ihtiyaçtan doğduğuna dikkat çekti. Güzellik ve estetik arayışının insanın özünde var olan hasletler olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Medeniyet kavramının, insanların bir arada yaşadıkları şehirleri ve o şehirleri anlamlı kılan yapıları da ifade eden, geniş bir anlam dünyası vardır. Gerçekten de insan, doğanın çehresini değiştirebilecek müdahaleler yapma bilgisine ve iradesine sahip âlemdeki tek varlıktır. Şayet bu müdahale güzele, iyiye, hayırlıya ulaşma yönünde olursa, insan, Allah’ın yeryüzündeki halifeliği vasfına uygun davranmış olur. Aksi yönde hareket ederse, bu Allah’la ‘haşa’ yarışma yolunu açar ki, o yolun sonu hem insanın hüsranıdır, hem de dünyanın mahvıdır. Batı medeniyeti, büyük ölçüde, işte bu ikinci yolda ilerlediği için, sahip olduğu devasa üretim ve inşa kapasitesine rağmen, insanların mutluluğuna aynı oranda katkıda bulunamıyor. Hâlbuki bizim medeniyetimizde şehir, daha doğrusu binalar, sokaklar, mahalleler, insanın yaratıcısına yönelişinin simgeleridir, öyle olmak zorundadır. Hatta şehri, “cennet tasavvurunun bir parçası” görenler dahi mevcuttur. İbn-i Haldun’a göre, şehirlerin bir ruhu vardır ve insanlar zamanla yaşadıkları şehrin ruhuyla özdeş hâle gelir” ifadelerini kullandı.

“İNSANLA ŞEHİR ARASINDAKİ İLİŞKİYİ DOĞRU KURMAK ÖNEMLİ”

Şehirde yaşamaya karar vermenin, aynı zamanda bir hayat biçimi tercihi vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanla şehir arasındaki ilişkiyi doğru kurmanın çok önemli olduğunun altını çizdi. Yahya Kemal’in, “Bir iklim manzarası, mimarisi, halkı arasında ahenk varsa, orada gözlere bir vatan tablosu gözükür” sözlerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bizim için şehir, hem vatandır, hem de Rabbimize yönelişimizin tezahürüdür. Tarihimizde, şehir-insan ilişkisini, vatan sevgimizi ve Rabbimize olan yönelişimizi de kapsayacak şekilde kurmaya çalıştığımıza dair sayısız örnek bulunuyor. Ecdadımızın, Orta Asya’dan Pakistan ve Hindistan’a, Selçuklu coğrafyasından Osmanlı’nın 3 kıtaya yayılan görkemli mirasına kadar çok geniş bir müktesebata sahibiz. Bununla birlikte, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde yaşadığımız şehircilik facialarının sebeplerini çok iyi tespit etmeliyiz. Akif’in dediği gibi; ‘Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?’ Bizler, her alanda olduğu gibi, şehircilik konusunda da tarihimizden ibret alarak, hataların tekerrürünü önlemek mecburiyetindeyiz. Geçtiğimiz 14 yılda bu konuda çok önemli adımlar attık. Elbette, bu süreçte yapılan işlerin de eksikleri olmuştur. Ama şu bir gerçektir ki Türkiye, tarihinin en kapsamlı, sosyal yönü en güçlü, halkımızın her kesimine hitap eden şehirleşme hamlesini, bu dönemde gerçekleştirmiştir.”

“DÜZENLİ AMA KARAKTERİ OLMAYAN ŞEHİRLEŞME, BİZİM İDEALİMİZ OLAMAZ”

Dünyanın dört bir tarafında, tüm önemli şehirleri ziyaret etme imkânı bulduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirleşme konusunda yaşanılan sıkıntıların sadece Türkiye’ye mahsus olmadığını dile getirdi. Pek çok ülke ve toplumda, benzer sancıların yaşandığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Dünyada 1950 yılında nüfusu 10 milyonun üzerinde olan sadece 2 şehir vardı: New York ve Tokyo. Bugün ise dünyada nüfusu 10 milyonun üzerinde 34 şehir mevcuttur ve yenileri de hızla gelmektedir. Aynı şekilde nüfusun kır ve kent dağılımı da hızla bozulmakta, insanlar şehirlere adeta yığılmaktadır. Dünyayı bir kenara bırakıyorum, ülkemize baktığımızda, 1950’de nüfusumuzun sadece yüzde 25’i şehirlerde yaşarken, bugün bu oran yüzde 90’ı aşmıştır. Tüm çarpıklıklarına, tüm zorluklarına, sıkıntılarına rağmen insanlar şehirlerde yaşamayı tercih etmektedir. Gittiğim yerlerde, elbette çok düzenli, çok planlı, çok nizami şehirleşme örneklerini de gördüm. Ama bir şeyin düzenli olması, nizami olması, doğru ve güzel olduğu anlamına gelmiyor. Bizim şehirlerimiz, toplumumuzda var olan çeşitliği, farklılıkları bir arada yaşatabilme geleneğini yansıtan özelliklere sahiptir. Binaların, meydanların, mahallelerin belirli bir kimliği, şahsiyeti vardır. Bu yüzden hiçbiri diğerinin aynı değildir. Hâlbuki özellikle Batı ülkelerinde, tektipçi bir mimari anlayış hâkimdir. Hepsi de birbirine benzeyen sokaklarda, aynı tip binalardan yüzlerce, binlerce görürsünüz ve aralarındaki farkı anlayabilmeniz gerçekten çok zordur. Düzenli ama karakteri olmayan şehirleşme, bizim idealimiz, modelimiz asla olamaz. Maalesef, yine 1940’lardan itibaren, çarpık yapılaşmanın diğer adıyla gecekondulaşmanın yanında, aynı kötü, kişiliksiz, çirkin projenin yüzlerce, binlerce uygulaması olan apartmanlar, siteler ortaya çıkmıştır. İmkânların kısıtlı olduğu, insanların sadece başlarını sokacak bir ev hayaliyle yöneldiği bu yapılaşma tarzı artık son bulmalıdır diye düşünüyorum. Yani bu şûrada bunun üzerinde ısrarla durulması gerekiyor diye düşünüyorum. Az önce Sayın Başbakan da söyledi ben ‘dikey’ mimariden yana değilim. Ben ‘yatay’ mimariden yanayım. İnsan topraktan uzak değil toprağa yakın olarak yaşamalıdır. Böyle düşünüyorum. Bugünün Türkiye’si böyle bir çirkinliği, böyle bir nobranlığı asla hak etmiyor. ‘Dikey’ mimarinin altında yatan gerçek nedir? Az topraktan çok büyük para kazanmak. Yapılan iş budur.”

“İNSAN ÖNCELİKLİ, YAŞANABİLİR ŞEHİRLER KURMALIYIZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TOKİ binaları başta olmak üzere, artık Türkiye’de, tarihe, kültüre, bölgenin karakteristiklerine, hayat tarzına uygun binaları inşa etme dönemi geldiğini ve geçtiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece beton, demir, tuğla yığınlarından oluşan çirkin yapıların, şehirleri, yaylaları, kıyıları dahi işgal etmeye başladığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz’in yaylalarında, Ege’nin, Akdeniz’in kimi kıyı bölgelerinde gördüğü çirkinliklerden çok derin üzüntü duyduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu facialara, bakanlık olarak, belediyeler olarak, ilgili ve yetkili tüm birimler olarak, iş birliği hâlinde izin vermemesi gerektiğinin altını çizerek, “Öte yandan şehirlerimiz, kentsel dönüşüm projeleriyle, gecekondu tarzı yapıların istilalarından kurtarılırken, şahsiyetsiz mimari ekollerin pençesine de itilmemelidir. Kendi şehir kültürümüzü ihya edecek bir atılımı, hep birlikte hayata geçirmeliyiz. Sadece rant, sadece kar, sadece kazanç odaklı bir anlayışla, böyle bir şehir inşası gerçekleştiremeyiz. En büyük kazancımızın, insan öncelikli yaşanabilir şehirler kurmak olduğunu kabul ederek, yolumuza devam etmeliyiz. İnsanlara huzur değil gerginlik veren bir şehir, sorunlu bir şehirdir. ABD’de Manhattan’ı düşünün, o devası binaların arasına girdiğiniz zaman orada bir ruhsuzluğun olduğunu görürsünüz ve orada insan gerçekten ‘ben bir şehirde medeni olarak yaşıyorum’ diyemez. Böyle bir hâl var. Çıkarsınız odanıza karşı tarafta bir beton yığınını görürsünüz. Yeşili filan görmek mümkün değil ve rüzgârının estirdiği cereyanlar arasında yaşama mahkûm olursunuz” dedi.

“BUGÜN DÜNYANIN EN BÜYÜK ŞEHİRLERİ TERÖR TEHDİDİ ALTINDA”

Bugün dünyanın en büyük 30 şehrinin, terör tehdidi altında bulunduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirleşmenin getirdiği siyasi, ekonomik, sosyal sorunları, güvenlik sıkıntılarını aşmanın çözümü üzerinde hep birlikte kafa yorması gerektiğini söyledi.

Bununla birlikte, sorunu çözmenin, toplumun bir kesimini diğerlerinden tecrit edecek yapı adacıkları oluşturmak anlamına da gelmemesi gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim kültürümüzün şehirlerinde zenginle fakir, ümmiyle âlim, zahitle serkeş, patronla işçi aynı mahallede, yan yana evlerde, bir ses işitimi mesafede oturabilmektedir. Bu birliktelik, herkesin diğerinin hâlini görmesine, gerektiğinde yardım elini uzatmasına, gerektiğinde yarasını sarmasına imkân tanımaktadır. Bu dokuyu öldüren, bireyselleşmeyi teşvik eden yapılaşmalar, medeniyetimizin şehir kavramındaki dünya cennetini cehenneme çevirir. Görüldüğü gibi, şehir dediğimiz zaman üzerinde durmamız, düşünmemiz, hesaba katmamız gereken pek çok husus bulunuyor” diye konuştu.

“BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE KURULAN ŞEHİRLER, MEDENİYETLERİN KURUCU VE TAŞIYICI ŞEHİRLERİ OLMUŞTUR”

Ülkemizde nispeten düzenli ve aynı zamanda tarihi dokusunu, o dokunun kazandırdığı kültür iklimini muhafaza eden şehirlere baktığımızda şunu görürüz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bunlar, köyden şehirlere göçün adeta patladığı İkinci Dünya Savaşı yıllarında, geleceği gören Belediye Başkanlarına sahip olan şehirlerdir. Bu Belediye Başkanları ne yapmıştır biliyor musunuz? Diyelim ki, şehrin nüfusu o dönemde 200 bin ise, 300 binlik değil, 2 milyonluk şehir planı yapmışlardır. Çünkü 200 bin nüfuslu şehre 300 bin nüfuslu plan yaptığınızda, daha o planın işlemleri bitmeden hükmü ortadan kalkar. Ama vizyoner bir bakış açısıyla, gelişmeleri doğru değerlendirip, geleceği gören bir anlayışla yapılan planlar, o şehri bugünlere kadar getirir, getirmiştir. Merhum Turgut Cansever Hocamız, ‘Şehir insanı terbiye ettiği gibi, kötü şehir de insanı ahlaksızlaştırır’ diyor. Ülkemizde aklımızın yettiği günlerden beri hep kötü alışkanlıkların ahlaksızlaştırdığı ve bu ahlaksızlığın yaygın hale gelmesinden şikâyet edilir. Bu durumun en başta gelen sebeplerinden biri de, şehirlerin maddi ve manevi boyutuyla, buna imkân verecek şekilde büyümüş olmasıdır. Bilinçli bir şekilde kurulan ve gelişmesi sağlanan şehirler, medeniyetlerin kurucu ve taşıyıcı şehirleri olmuştur. Ninova’dan Babil’e, Kahire’den İskenderiye’ye, Roma’dan İstanbul’a, Semerkant’tan, Gazze’den Konya’ya, Bağdat’tan Kurtuba’ya nice kadim şehri, bu çerçevede sayabiliriz. Elbette Mekke, Medine ve Kudüs, medeniyet şehirlerimizin baş taçlarıdır. Bakınız, Sezai Karakoç bir şiirinde İslam şehirlerini nasıl tasvir ediyor: ‘Açar elbet bir gün gönlümüzün çiçekleri, görülmemiş fizik ötesine ait çiçekler, Mesnevi’nin, manevi’nin; İstanbul’un, Bursa’nın; Diyarbekir’in, Konya’nın; Erzurum’un, Bağdat’ın, Şam’ın; Kahire’nin ve bütün Afrika’nın, Mekke’nin ve Medine’nin gülleri, ne tükenmezdir İslam’ın şehirleri, en büyüğünden en küçüğüne, hangisini ansam, eksik kalır; sayılmaz güzellikleri iyilikten, Kuala Lampur’dan Darüsselam’a kadar ve ayrıntılar, ayrıntılar, ayrıntılar…’ Hangisini ansak, hangisini anlatsak, hangisini örnek versek eksik kalır; ama bizim şehirlerimiz gerçekten gönlümüzün çiçekleridir.”

“AFRİKA, SÖMÜRGECİLİĞİN ACILARINI HALA YAŞAYAN BİR KITA”

Pazartesi günü ziyaret ettiği Darüsselam’dan sizlere selamlar getirdim diyerek konuşmasına devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirlerinde yokluğun, yoksulluğun, sefaletin kol gezdiği Afrika, sömürgeciliğin acılarını hala yaşayan bir kıta olduğunu aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir yandan kendi şehirlerimizde medeniyetimiz arasındaki ilişkiyi yeniden inşa etmeye çalışırken, aynı zamanda bu birikimi kardeşlerimizin de istifadesine sunmak istiyoruz. Bizim, son 70 yılda yaşadığımız sıkıntıları onların yaşamaması için, kendilerine gereken her türlü desteği vermeye hazırız. Bunu görüştüğümüz Tanzanya, Mozambik, Madagaskar devlet başkanlarına çok açık, net ifade ettim. Şehircilik konusunda gerçekten çok kötü bir durumda olan şehirlerimizin halini görünce, Madagaskar Cumhurbaşkanı’na bu konudaki düşüncelerimizi ve tekliflerimizi detaylı bir şekilde aktardık. Sadece TOKİ aracılığıyla 14 yılda 765 bin konut üretmiş bir ülke olarak, dostlarımıza yardıma hazır olduğumuzu, her yerde olduğu gibi, orada da tekrarladık. Muhataplarımıza hep ‘gelin birlikte kazanalım’ çağrısı yapıyoruz. Sizi sömürelim diyerek sömürgecilik yapmıyoruz, çünkü bizim tarihimizde bu yok. Afrika’yla, Güney Amerika’yla, Orta Asya’yla, Orta Doğu’yla, Güney Asya ile; velhasıl tüm dünya ile ilişkilerimizi bu anlayış temelinde kurmanın ve geliştirmenin çabası içindeyiz. Maalesef, bizler o coğrafyaları ihmal ettiğimiz için, oralara ya maceraperestler, ya da FETÖ ihanet örgütünün mensupları gitmiş, ilişkiler kurmuş, köşeleri tutmuştur. Hâlbuki her biri medeniyet tasavvurumuzun önemli birer parçası olan bu coğrafyalara ilk önce bizler gitmeliydik. İlk temelleri bizler atmalıydık, köprüleri bizler kurmalıydık. Geç kalmış olabiliriz ama hiçbir şey bitmiş değil. Bu coğrafyalarda kazanılacak çok gönül, tesis edilecek çok münasebet, yapılacak çok iş, edilecek çok hizmet var. Önümüzdeki dönemde bir yandan FETÖ’nün oradaki tahribatlarını giderecek hem de yeni ve çok sağlam temellerle adımlarımızı hep birlikte atacağız. ‘Biz bu kadarı bilmiyorduk.’ diyorlar, belgeleri, her şeyi önlerine koyunca ‘Gereğini yapacağız’ demeye başladılar” dedi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARI

Türkiye’nin, deprem başta olmak üzere, doğal afetlere maruz kalan ve kalma ihtimali olan bir ülke olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, binaların ve altyapının inşasındaki özensizlikleri, ihmallerin, yanlışlar sebebiyle, Türkiye’de süratle yıkılıp yeniden yapılması gereken 6 milyonun üzerinde konut-iş yeri tespit edildiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğal afetin, depremin, selin, heyelanın ne zaman geleceğinin belli olmayacağını belirterek, “Dolayısıyla, bizim elimizi çabuk tutup, süratle bu dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunun için 6306 sayılı kanunu çıkardık. Kanun kapsamında şu ana kadar 49 ilimizde 187 yer riskli alan ilan edilerek, yaklaşık 400 bin konut ve işyerinin yenilenme süreci başlatıldı. 3 milyonun üzerinde vatandaşımızı ilgilendiren kentsel dönüşüm çalışmaları için bugüne kadar 2,5 milyar lira kaynak kullanıldı. Kentsel dönüşüm çalışmalarında prensip, her ilde kendi yapı özelliklerine ve dokusuna uygun çözümler üretmek. Bunu çok açık net Başbakanımla da paylaştım, aynı şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanımla, TOKİ Başkanımla da bunları paylaştım. Ne olur, yerel mimariye uygun hareket edelim ve buna bakalım. Buralara gelenler burası filanca ildir, Mardin, burası Rize, burası Trabzon, burası Safranbolu’dur desin. Bunu o yapısıyla, yerel özgün mimarisiyle gördüğü zaman hemen tanıyıversin. Biz de Selçuklu ve Osmanlı mimarisiyle günümüz ihtiyaçlarının sentezinden ulaşan bir modeli yaygınlaştırarak şahsiyetli yapılar ve bunlardan oluşan şehirler idealine katkıda bulunmaya çalışıyoruz” diye konuştu.

“MÜTEAHHİTLER, KOT OLAYINDA ACIMASIZ BİR ŞEKİLDE YOLSUZLUK YAPIYOR”

Belediyelere arazi envanterlerini çıkartmalarına yardımcı olacak coğrafi sistem, harita ve buna uygun yazılım desteği verildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, imar mevzuatı yenilenerek plan değişikliklerinin kontrol altına alındığını söyledi.

Özel sektör inşaatları yanında kamu binalarının inşaatlarının da sıkı bir denetim altında yürütüldüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yöresel konut inşaatını teşvik etmek amacıyla 7 coğrafi bölgede vatandaşlara ücretsiz proje desteği sağlanacağını söyledi. Atık su arıtma, katı atık yönetimi, denizlerin ve kıyıların korunması, gürültü haritalarının çıkarılması, hava kirliliğinin takibi ve önlenmesi, ÇED izinlerinin yeniden düzenlenmesi gibi pek çok çalışmayla şehirlerde hayat kalitesinin yükseltilmesini gerektiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, müteahhitlerin kot olayında acımasız bir şekilde yolsuzluk yaptıklarını, “kotu denizden verme” diye bir anlayışın getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: “Millî bir arazi, beyefendi nereden inşaatı alıyor? En yüksek noktadan alıyor. En yüksek noktadan 9,50’yi aldığında, denizden buna baktığında ortaya ne çıkar? İki, üç kat yerine bakıyorsunuz beş, altı kat bina çıkıyor. Bu işi bir defa kökünden kazımamız lazım. Her taraftan bakıldığında ortaya bir güzellik çıkması lazım. Bodrum diyorsun, adam bodrum yapmıyor zemin yapıyor ve bu konularda belediyelerimizin hassas davranması lazım. Bodrum, güneşi görmeyen yerdir, toprağın altındadır, kalkıp etrafını açmak suretiyle bodrumu zemine dönüştüren anlayış da bana göre ihanet içerisindedir. Ona da belediyelerimizin müsaade etmemesi gerekir. ‘Ne yapalım? Şuradan, buradan kazanmak istiyorum.’ Geç o işleri, ‘Kazanmak istiyorum’ derken şehre ihanet ediyorsun. İnsanın şehirler üzerinde hakkı olduğu gibi şehrin de insanlar üzerinde hakkı vardır, bunu unutmayalım. Eğer medeni olacaksak böyle medeni olacağız. Aksi takdirde olamayız.”

“CİDDİ BİR BOĞAZ YASASININ YENİDEN ELE ALINMASI, ÇIKARTILMASI LAZIM”

İstanbul Boğazı’nın halinin de ortada olduğunu kaydeden Erdoğan, “Aramızda bunca mimar arkadaşlarım var, hepsi bilirler, Boğaz’ı felç ettiler, İstanbul felç. Neden? İşte bu yüzden” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakıyorsun ki o güzelim Boğaz’da aman ya Rabbim, 5, 6, 7 kat binalar. Nerede bunlar? Ön görünümde. Niye? Kararlı bir duruş sergilenmediği için bunlar oluyor. Şimdi bununla ilgili çok ciddi bir Boğaz yasasının yeniden ele alınması, çıkartılması lazım. Bunun için Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın kararlı bir adım atması gerekiyor, Hükümetimizin kararlı bir adım atması gerekiyor. Bunu sıfırlayalım demiyorum. İnşaatların Boğaz’da yapılmasından da yanayım. Bu çirkin yapılaşmaların yıkılıp, onların yerine inşaat yapılsın, yapılsın ama dediğim gibi bunun bir anayasası olsun adeta. Bu anayasasını kurduğumuz zaman bu mesele biter. Bu adımı da atmamız lazım ki Boğaz’ın o doğal güzelliğine biz aldığımız bu kararla, çıkardığımız bu yasalarla inşallah bir farklılık getirelim. Ülke genelinde çevre düzeni planlarının tamamlanması ve büyük projelerin planlarının onay süreçlerinin hızlanması da son dönemde kat edilen mesafeler arasındadır ve bu konuda da Hükümetimizin çok ciddi bir karar alması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.

“BELEDİYELERE HER PLAN İÇİN BİR SÜRE TAYİN EDİLMELİ”

Belediyelere her plan için bir süre tayin edilmesi gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu üç, altı ay olur neyse, altı ayda bu planın onayı bitmelidir. Kalkıp da ‘İstediğim zaman bunu bitirmeliyim’, böyle bir mantık olmaz. Çalışsın arkadaş. Yani planlama müdürlüğünde eğer 5-10 kişi çalıştırıyorsan 20 kişi çalıştır, olmuyor, hizmet alımına git. İşi hızlandıralım. Şehirleşmeyi hızlandıralım. Eğer sen hızlandırmazsan gecekondular hızlanmaya başlar. Bunu da böyle bilelim” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün açılışını yaptıkları Şehircilik Şurası’nın, bu konuların tüm boyutlarıyla ve geleceğe ışık tutacak şekilde ele alınacağına, tartışılacağına, tespitler ve tekliflerle somutlaştırılacağına inandığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak, tarihe, kültüre, medeniye uygun şehirlerin inşası yolunda atılan her adımın destekçisi olacağının altını çizdi. Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki tarafından Kudüs Evkaf Defteri takdim edildi.



seers cmp badge