Türkiye onurlu mücadelesinde yalnız bırakıldı’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Grand Tarabya Oteli’nde bu yıl yedincisi düzenlenen Atlantik Konseyi Enerji ve Ekonomi Zirvesi’nin açılışında konuştu.
Türkiye’nin insani krizler karşısında verdiği onurlu mücadelesinde yalnız bırakıldığını belirten Erdoğan, “Yaklaşık 5 yıldır Suriye ve Irak’tan gelen 2,5 milyon göçmenin yol açtığı ekonomik ve sosyal yükün tamamını ülke olarak tek başımıza karşıladık, sırtlandık. Sadece Suriye’den gelen göçmenlere kamplarda verdiğimiz hizmetler için harcadığımız para, sadece kampları söylüyorum, 8,5 milyar dolardır. Peki bu kamplarda ne kadar kişi yaşıyor? 280 bin. Bunun dışındakiler ülkemizin değişik şehirlerine dağılmış vaziyette. Sadece şu İstanbul’umuzdaki göçmen, mülteci sayısı ne biliyor musunuz? Yaklaşık 500 bin” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu dünyanın beraber paylaşıldığını belirterek, tüm devletlerin dünya barışına hep birlikte katkı vermek zorunda olduğunu vurguladı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
“Başının çaresine baksın, ne olursa olsun deme lüksüne aslında hiçbirimiz sahip değiliz. Biz 35 yıldır hem içimizde terörle mücadele ettik, şimdi de bu mültecilere, bu göçmenlere kapımızı kapamadık, kapımızı açtık. Çünkü biz varil bombaları altında olan o insanlara kapımızı kapayamazdık. Sivil toplum kuruluşlarımızla hayırsever vatandaşlarımız, şu anda İstanbul’da olduğu gibi şehirlerimizde yaşayan göçmenler için parayla mukayese edilemeyecek yardımlar yapıyor. Buna karşılık uluslararası toplum, bilhassa da Avrupa ülkeleri, bu sorunu görmezden gelmekle kalmadı, krizin daha da derinleşmesine yol açacak bir tutum içine girdi” diye konuştu.
“Esed bir devlet terörü estirmektedir”
Göçmenlere yönelik tutumların sertleşmesinin, yaşanan insani dramı derinleştirmekten başka bir işe yaramayacağını dile getirer Erdoğan, “Bu konuda dünyadaki tüm liderlerin toplumlara sağduyu çağrısı yapmalarını bekliyoruz. Türkiye olarak biz bu konuya herkesten daha fazla hassasiyet gösteriyoruz” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Avrupa’da ve diğer ülkelerde tırmanan ırkçı saldırıların ve fanatik akımların önüne geçilememesi halinde yeni ve tehlikeli faciaların yaşanmasının kaçınılmaz olacağını söyledi.
İslam düşmanlığıyla birleşen ırkçılığın, en büyük felaket, en büyük tehdit olduğunu ve bunun, özellikle Avrupa için ifade ettiği tehlikeyi tüm ülkelerin, tüm liderlerin gördüğüne inandığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz, nüfusu Müslümanlardan oluşan devletlerin liderleri olarak aşırıcılıkla mücadele ederken, her türlü aşırıcılığı lanetliyorum, kınıyorum. Diğer ülkelerden de benzer bir yaklaşımı kendi toplumları için beklemenin hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bölgemizdeki ülkelerde yaşanan insani dramların ve terörizm faaliyetlerinin öncelikli sebeplerinin doğru anlaşılması şarttır. Bugün yaşadığımız insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi, kendi halkından 380 bin kişiyi katleden Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir. Çok açık, net söylüyorum, devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar, en az onun kadar suçludur. Varil bombalarıyla, kimyasal ve konvansiyonel silahlarla katledilen bu 380 bin Suriyeli, bir istatistik değil, her biri bir candır, insandır. Hala ‘Gitsin mi, gitmesin mi’… Bunu tartışmanın, tüm Suriye halkına değil, insanlığa ne tür bir mesaj olduğunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Rejim, iktidarını, mezhep çatışması ve terör örgütlerinin faaliyetleri üzerinden sürdürmeye çalışmaktadır.”
“DAİŞ’le PYD’nin, YPG’nin hiçbir farkı yoktur”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bölgedeki tüm terör örgütlerinin doğrudan veya dolaylı olarak Esed rejimine hizmet ettiğini belirterek, “DAİŞ, Esed tarafından desteklenmektedir. Esed, şu anda DAİŞ’in petrolünü almakta ve paraya çevirmektedir. Bunu görmemek için kör olmak lazım. Bu, açıkça ortada. Bu bakımdan DAİŞ’le PYD’nin, YPG’nin hiçbir farkı yoktur” dedi.
Erdoğan, “DAİŞ’le mücadele adı altında PYD’ye destek veren, bu iki örgüte de aynı nazarla bakmayan herkes, bir şekilde terörizme müsamaha gösteriyor demektir. Hele DAİŞ üzerinden İslam’ı ve Müslümanları tahkir edenler, kesinlikle büyük bir yanlışın içindedir. Esasen, El Kaide, Boko Haram gibi İslam’ı istismar eden tüm terör örgütleri, ekseriyetle Müslümanları katletmekte, Müslümanlara zarar vermektedir. Bu örgütlerin hiçbirinin İslam’la en küçük bir ilişkisi yoktur, olamaz. Bu örgütlerin katlettiği her bir masumun kanı, onların gerisindeki güçlerin de eline bulaşmaktadır. G20 Zirvesi’nde nüfusu Müslümanlardan oluşan ülkeler olarak üzerinde mutabık kaldığımız tutumu tüm İslam dünyasına yayarak, bu tür fitne kaynaklarını kurutma yolunda önemli bir adım attığımıza inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“Terörle mücadele konusunda birlik içinde olduğumuzu vurguladık”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
“Geçtiğimiz cuma günü Paris’te yaşanan terör eylemleri, hem terörizmle mücadele hem de göçmenler konusunda bizleri yeni bir yol ayrımına getirdi. Antalya’da yapılan Liderler Zirvesi’nde, G20’de bu meseleyi enine boyuna konuştuk. Hem yaptığım ikili görüşmelerde ki 17 ülkenin lideriyle başa baş görüşmelerim oldu, heyetler arası görüşmeler yaptık. Bunları bütün teferruatıyla değerlendirdik. Zirve sonunda mutat bildirinin yanında bir de terörizmle mücadele bildirisi yayınladık. Bu bildiride, Paris, Ankara, Gaziantep, Beyrut, bütün buralardaki saldırıları kınadıktan sonra terörle mücadele konusunda birlik içinde olduğumuzu vurguladık.”
“Suriye ve Irak başta olmak üzere sorunlu bölgelerden Avrupa’ya yönelen göçmen akını, Türkiye – Avrupa Birliği’nin ilişkilerinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Şu gerçeği artık herkesin görmesi gerekiyor. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki etkin iş birliğinin, Avrasya ve Ortadoğu’yu ilgilendiren çeşitli alanlarda derin tesirleri olacaktır. Türkiye ile olumlu ilişkiler kuran herkes gibi Avrupa Birliği de bundan kazançlı çıkacaktır.”
“Hiçbir dine, o dinin olumsuz, kötü insan tipleri üzerinden yargılama yapamayız, yapmamalıyız. O dinin diğer mensuplarına asla böyle bir yaklaşım gösteremeyiz. Bunlar Müslümanların arasından çıktığı gibi Hristiyanların arasından da çıkar, Musevilerin arasından da çıkar. Aynı şekilde mezheplerin içinden birçok çıkanları var. Ben şu anda mensubu bulunduğum, şeref duyduğum dinimin içinden çıkan bu teröristleri şiddetle lanetliyorum, telin ediyorum ve bu noktada bizler G20’de de bunu konuştuk. Dünya Müslümanları olarak, halkı Müslüman olan ülkelerin siyasi liderlerini de ağırlıklı olarak tavır koymaya davet ederken, aynı şekilde ilim adamlarını da bu konuda tavır koymaya hatta hatta din adamlarını da bu konuda tavır koymaya davet ettik, davet ediyoruz.”