“Demokrasiden, Özgürlüklerden ve Hukuk Devletinden Taviz Vermeden Terörle Mücadelemizi Sürdürüyoruz”

“Demokrasiden, Özgürlüklerden ve Hukuk Devletinden Taviz Vermeden Terörle Mücadelemizi Sürdürüyoruz”

Brookings Enstitüsü’nde verdiği “Küresel Sınamalar ve Türkiye’nin 2023 Hedefleri” konulu konferansta Diyarbakır’daki terör saldırısını lanetleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, çeşitli kılıflar altında himaye gören terörün aldığı bu cesaretle ülkemizi hedef almayı sürdürdüğünü belirterek, “Türkiye, şu anda dünyanın en eli kanlı terör örgütlerinin ortak hedefi durumunda bulunan bir ülkedir. Maruz kaldığı yüksek birçok terör tehdidiyle mukayese edildiğinde hak ve özgürlükler bakımından Türkiye’den daha ileri standartta bir ülke yoktur” dedi.

Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne katılmak üzere gittiği ABD’de temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin saygın düşünce kuruluşlarından biri olan Brookings Enstitüsü’nde “Küresel Sınamalar ve Türkiye’nin 2023 Hedefleri” konulu bir konferans verdi.

DİYARBAKIR SALDIRISI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında, Diyarbakır’da bölücü terör örgütü mensuplarının bu akşam polis servis aracına, bomba yüklü bir araçla düzenlediği saldırıya ilişkin açıklamalarda bulundu. Saldırıyı en şiddetli bir şekilde lanetlediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıda 7 Emniyet mensubunun şehit olduğunu, 13 emniyet mensubu ile 14 sivil vatandaşın yaralandığını açıkladı. Hayatını kaybeden polislere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitlerin ailelerine, yakınlarına ve tüm millete başsağlığı dileklerini iletti. Bu saldırıların terörle mücadele azimlerini kesintiye uğratmayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör örgütü köşeye sıkıştıkça, bu tür eylemlerle alçak ve kirli yüzünü de ifşa etmektedir. Milletimizin basireti ve desteği yanında güvenlik güçlerimizin kararlılığıyla inşallah terör belasını bu ülkenin önünde bir engel olmaktan çıkaracağız” açıklamasını yaptı.

Çeşitli kılıflar altında himaye gören terörün, aldığı bu cesaretle Türkiye’yi ve Türk vatandaşlarını hedef almayı sürdürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim buna tahammülümüz kalmamıştır. Bu saldırıların Avrupalı ülkeler başta olmak üzere, tüm dünyanın PKK terör örgütünün ve uzantılarının geçek yüzlerini görmelerine vesile olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

Açıklamasının ardından, küresel sorunlar ve Türkiye’nin bu sorunlar karşısındaki yaklaşımını aktardığı konferansına, kuruluşunun 100’üncü yılını kutlayan enstitüde katılımcılarla bir araya gelmekten duyduğu memnuniyetini dile getirerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün insanlığın bilimde, teknolojide, tıpta ve daha pek çok alanda tarihteki en ileri noktasında olduğuna işaret etti ve bu durumun, başta güvenlik olmak üzere yeni ve karmaşık sınamaları ortaya çıkarttığını belirtti.

Bunların arasında iklim değişikliği, gelir adaletsizlikleri, yoksulluk, açlık, düzensiz göç ve terörizm gibi ortak sorunları sıralayan ve bu sorunların birbirleriyle yakından ilgili olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası toplum olarak yapılması gerekenin, küresel sorunlara nasıl kapsamlı çözümler bulunabileceğini tartışmak olduğunu söyledi.

“MİLLÎ GELİRİNE GÖRE DÜNYADA EN FAZLA İNSANİ KALKINMA YARDIMI YAPAN ÜLKEYİZ”

“Oysa bugün uluslararası toplumun, eli kanlı diktatörleri durdurmak bir yana, gözünü kırpmadan masumların kanını akıtan teröristlere ‘terörist’ demekte bile zorlandığı bir dönemden geçiyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye, dünyadaki en belirgin coğrafi, siyasi, ekonomik ve kültürel fay hatlarının kesişim noktasında yer alan bir ülkedir. Bugün dünya gündemini meşgul eden en önemli krizler Türkiye’nin etrafında yaşanıyor. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, etrafımızdaki krizler bizim insan odaklı yaklaşımımızda bir sapmaya neden olmadı, olmayacak. Bilakis, bu yaklaşımın, uzun vadede bölgemizde ve hatta küresel düzeyde barış ve istikrarın yerleşmesi için şart olduğuna inanıyoruz. Bu özgüvenimizin gerisinde, kadim tarihî ve kültürel birikimlerimiz ile özellikle son 13 yılda her alanda kaydettiğimiz çok önemli ilerlemeler vardır. Biz 2000’li yıllara dış yardım alan bir ülke olarak girmiştik. Eminim Brookings Enstitüsü’nün arşivlerinde de bu konuda bilgiler mevcuttur. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye, millî gelirine göre dünyada en fazla insani kalkınma yardımı yapan ülkedir. Yardımların miktarı bakımından da üçüncü sıradayız. İmkânlarımız geliştikçe, bunu bölgemizdeki ve tüm dünyadaki mağdurlara, mazlumlara el uzatmak için kullandık. Bu sayede bugün, Afrika ve Güneydoğu Asya gibi nispeten uzak coğrafyalarda dahi, dürüst ve güvenilir bir ortak olarak görülen, ikili sorunların çözümünde yardımı aranan bir ülke konumundayız.”

“TÜRKİYE, DÜNYANIN EN ELİ KANLI TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ORTAK HEDEFİ”

Bu açık gerçeğe rağmen, insan hakları ve demokratik standartlar bakımından Türkiye’ye yönelik asılsız iddiaları üzülerek takip ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 13 yılda, toplumun her kesiminden vatandaşların hak ve özgürlüklerinin daha ileriye taşınması için kapsamlı reformları hayata geçirdiklerine dikkat çekti ve bu anlamda atılan adımlardan, gerçekleştirilen uygulamalardan ve hukuki düzenlemelerden örnekler verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer bu süreç, demokratikleşmeden uzaklaşma olarak görülüyorsa, ortada çok ciddi ve bizden kaynaklanmayan bir sorun var demektir” dedi ve şunları ekledi: “Kendi ülkelerine yönelik terör tehditleri karşısında, tüm hak ve özgürlükleri askıya alacak düzeyde sert önlemlere başvuranların, ülkemizdeki demokratik standartlarla ilgili söyleyecekleri bir şey olamaz. Türkiye, şu anda dünyanın en eli kanlı terör örgütlerinin ortak hedefi durumunda bulunan bir ülkedir. Buna rağmen, demokrasiden, özgürlüklerden, hukuk devletinden taviz vermeden mücadelemizi sürdürüyoruz. Maruz kaldığı yüksek birçok terör tehdidiyle mukayese edildiğinde, hak ve özgürlükler bakımından Türkiye’den daha ileri standartta bir ülke daha yoktur. Bu hakkın ülkemize ve milletimize teslim edilmesini özellikle bekliyoruz.”

TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ

Türk-Amerikan ortaklığının, etkin kullanıldığında pek çok önemli meselede pozitif sonuçlar doğurabilen bir ilişki olduğunu, bugün de Türkiye’nin ABD ile dünya kamuoyunu meşgul eden önemli meselelerde kapsamlı iş birliği içinde bulunduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ilişkinin her zaman canlı ve dinamik tutulması gerektiğine inandıklarını söyledi. İki ülke arasında bazı meselelerde görüş ayrılıkları yaşandığına da dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak Türk-Amerikan ilişkileri, bu sıkıntıları diyalog yoluyla çözebilecek derinliğe ve güce sahip olduğunu geçmişte defalarca göstermiştir” diye konuştu.

Konuşmasında Türkiye’nin öncelikli sorunları arasında ülkeyi tehdit eden terör eylemleri ile güney sınırlarında yaşanan insani kriz ve güvenlik sorunları olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu krizler karşısında bugüne kadar samimi ve fedakâr bir duruş sergilediklerini ve sergilemeye devam ettiklerini dile getirdi.

SURİYE’Lİ SIĞINMACILAR SORUNU

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkelerini terk etmek zorunda kalan 6 milyon Suriyelinin neredeyse yarısı Türkiye’ye sığınmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre Türkiye, şu anda, dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkedir. Ülkemizde dünyaya gelen Suriyeli bebeklerin sayısı 150 bini geçti. Tek başına bu rakam bile birçok Avrupa ülkesinin kabul ettiği Suriyeli sığınmacıdan fazladır. Biz bu kardeşlerimizi kabul ederken ne din ne etnik köken ayrımı yaptık. Ancak, bu insanların sorunlarının, ‘nasılsa onları kabul eden bir ülke var’ denilerek, görmezden gelinmesini de doğru bulmuyoruz. Yaşanan bir insanlık dramıdır ve çözümü için tüm insanlığın ortak çaba göstermesi gerekiyor. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, diğer devletler, sorunun daha ziyade düzensiz göç kısmıyla ilgili gözükmektedirler. Bu konuda biz Türkiye olarak elimizden gelen hassasiyeti gösteriyoruz. Ancak, insani krizlere karşı geliştirilen politikaların sadece güvenlik önlemleri üzerine bina edilmesini doğru bulmuyoruz. İnsanların hayatta kalma saikini ve buna yol açan çaresizliği, umutsuzluğu sadece güvenlik tedbirleriyle ortadan kaldıramazsınız.”

“KIYIYA VURAN MASUM BEDENLER HEPİMİZİN YÜREĞİNİ YARALIYOR”

Esas sorunun, Avrupa’ya doğru umut yolculuğuna çıkmaya çalışanlar ve orada hayatını kaybedenler olmadığını; bu krizlerin sorumlusunun, kendi halkının meşru taleplerini şiddetle bastıran Suriye’deki diktatör olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 yıl içinde Suriye’ye öldürülen insan sayısının 500 bini bulduğunu hatırlattı ve “Hâlâ bu diktatörle ilgili tespit nedir biliyor musunuz? ‘Eğer Esed giderse onun yerine kim gelecek?’ Bu soruyu soracak kadar gerçekten ülkelerin yönetiminden bihaber olanlar var bu dünyada” sözlerine yer verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Akdeniz’de ve Ege’de yaşananlar, derme çatma botlarla çıkılan ve hazin bir şekilde biten umut yolculukları, parçalanan aileler, kıyıya vuran masum bedenler hepimizin yüreğini yaralıyor. Aynı şekilde, DEAŞ’ın ve PKK’nın, hiçbir insani ve ahlaki sınır tanımadan gerçekleştirdiği eylemlerde parçalanan masum bedenler de tüm dünyanın yüreğini yaralamalıdır. Suriye’deki kaos sürdükçe, DAEŞ, PYD/YPG gibi terör örgütleri büyüyüp serpilecekler ve uluslararası toplumun başına bela olmaya devam edeceklerdir. Türkiye, Suriye kaynaklı tehditlerin acısını en yakından ve en fazla hisseden ülkedir. Millî güvenliğimizi sağlayabilmek için, bu ülkeye bir an önce istikrarın, barışın ve huzurun yeniden gelmesini temin etmek zorundayız.”

“IRAK’TA DAEŞ’E KARŞI MÜCADELEDE TÜM KESİMLER BİRLİK İÇİNDE HAREKET ETMELİ”

Bölgedeki istikrarın tesisi ve DAEŞ’le mücadelenin başarıya ulaşmasının, Irak’taki gelişmelerden bağımsız düşünülemeyeceğinin ve Orta Doğu’nun küçük bir modeli olan Irak’ın; bölgenin istikrar ve güvenliği açısından bir denge vazifesi gördüğünün altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke topraklarının üçte birinin yaklaşık 2 yıldır DAEŞ terör örgütünün işgali altında olduğunu, PKK terör örgütünün de, on yıllardır ülkenin kuzeyinde serbestçe faaliyet gösterdiğini hatırlattı.

Son dönemde PKK unsurları ve değişik isimler altındaki uzantılarının Irak-Suriye sınırındaki Sincar şehrinin bir kısmına yerleşmeye başladığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “PKK’nın DAEŞ’le mücadeleye katkı sunduğu propagandası maalesef alıcı bulmaktadır. Böyle bir durum yoktur; PKK’nın kendi ajandasını uygularken yaşadığı çatışmalar dışında DAEŞ’le en küçük bir mücadelesi söz konusu değildir, bunlar yalandır. Ezidiler’in dramı, PKK tarafından sömürülmektedir. Irak yönetiminin mezhep fanatizmine teslim olması, bölgedeki diğer unsurları adeta terör örgütlerinin kucağına itmektedir. Irak’ta DAEŞ’e karşı mücadelede tüm kesimlerin birlik ve beraberlik içinde hareket etmesinin sağlanabilmesi şarttır. Bu hususta, Iraklı dostlarımızı cesaretlendirmeye çalışıyoruz.”

Doğu Avrupa bölgesinin, Avrasya’daki barış, istikrar ve güvenlik bakımından hayati önem taşıdığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki ihtilafların, uluslararası hukuka ve hakkaniyete uygun şekilde çözüme kavuşturulmasının son derece önemli olduğunu vurguladı.

“RUSYA İLE İLİŞKİLERDE SIKINTILI BİR DÖNEM YAŞIYORUZ”

Bu çerçevede, Ukrayna’daki krizin Minsk mutabakatları ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü temelinde, Kırım Tatar halkının emniyet ve huzurunu da güvence altına alacak şekilde çözülmesini temenni ettiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye- Rusya ilişkilerine ilişkin de şu yorumları yaptı: “Rusya ile ilişkilerimizde 24 Kasım 2015 tarihinde yaşanan uçak hadisesinden sonra maalesef sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bu ülkeyle ilişkilerimizi itinayla geliştirmiştik. Ancak ilişkilerimiz Rus yönetiminin son yıllarda izlediği politikalar yüzünden zaten yıpranmaya başlamıştı. Uçak hadisesinin ardından Moskova tarafından uygulamaya konan sert ve tepkisel uygulamalar ilişkilerimizi iyice sarsmış durumda. Biz bu hadisenin arkasından Rus tarafının anlam vermekte zorlandığımız aşırı tepkilerine rağmen, itidali elden bırakmadık. Türkiye ve Rusya aynı coğrafyada yüzyıllardır birbiriyle etkileşim içinde olmuş önemli ülkelerdir. Bölgede yaşanan sorunlar ülkelerimiz arasında iş birliğini zorunlu kılıyor. Rus muhataplarımızın bu gerçeği görmelerini, ilişkilerimizi bu bağlamda değerlendirmelerini bekliyoruz.”

“KIBRIS RUM TARAFI SAMİMİ KARŞILIK VERİRSE ADA’DA ÇÖZÜME ULAŞMAK MÜMKÜN”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kıbrıs meselesine de değinerek, anavatan ve garantör ülke olarak, Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılması yönünde Türkiye’nin kararlılığının sürdüğünü aktardı. Önceliklerinin, Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğini ve meşru haklarını teminat altına alacak şekilde, bu yıl içinde kapsamlı bir çözüme kavuşturulması olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mayıs ayında müzakerelerin yeniden başlayacak olmasıyla ortaya çıkan olumlu havanın sürmesini ve yakalanan fırsatın değerlendirilmesini arzu ettiklerini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Kıbrıs Türk tarafı çözüm yönündeki iradesini müteaddit defalar ortaya koymuştur. Kıbrıs Rum tarafınca da buna samimi bir şekilde karşılık verilmesi halinde Ada’da çözüme ulaşmak mümkün olabilecektir. Adada çözüm sağlandığında, enerji projelerinin gerçekleşmesi dâhil, bölgesel ölçekte şimdiye kadar değerlendirilememiş pek çok imkân harekete geçirilebilecektir. Geçtiğimiz yılın Ekim ayında açılışını yaptığımız KKTC Su Temini Projesi, taraflar arasında iş birliğinin tesisine yönelik olarak Türkiye’nin samimi yaklaşımını ifade ediyor. Ada’nın tamamının su ihtiyacının karşılanabileceği bu projeden, adil ve kalıcı çözümün ardından her iki halkın da yararlanabilmesini diliyoruz” Su projesine, ‘Barış Suyu’ ismini verdiğini ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası toplumdan beklentimiz, kapsamlı çözüm müzakerelerinin bir an önce sonuç vermesine yönelik çabaları samimi bir şekilde desteklemeleridir” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİNİN NORMALLEŞMESİ

İsrail-Filistin ihtilafını da konuşmasına taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in işgali ve saldırıları altında yaşam mücadelesi veren Filistinlilerin çektiği acılara hiçbir zaman kayıtsız kalmadıklarını, bugün de aynı hassasiyetle onların yanında olduklarını bildirdi. Orta Doğu’da kalıcı barışın sağlanabilmesi için Filistin topraklarında 49 yıldır süren işgalin sona erdirilmesinin ve başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasının şart olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırı sonrasında Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için İsrail’den beklentilerimizi ifade etmiştim. Başbakan Netanyahu’nun 2013 yılında telefon ederek özür dilemesinin ardından sürece ilişkin görüşmeler başlatılmıştır. Burada gerçekten Sayın Obama’nın özel bir girişimi olmuş ve İsrail ziyaretinden kendileri telefonla aramak suretiyle de havaalanından kendileriyle görüşmüş ve bu özür beyanını dinlemiştik. Süreç bununla başladı. Ardından tazminat konusu ile ilgili süreç devam etti. Bu tazminat konusunda da herhangi bir sıkıntı olacağına ben ihtimal vermiyorum. 19 Mart günü İstanbul’da gerçekleşen bombalı saldırıda ülkemizi ziyaret etmekte olan 3 İsrailli turistin de hayatını kaybetmesinden duyduğumuz üzüntüyü İsrailli muhataplarımıza ilettik. Yaralılarla ilgili her türlü yardımın sağlanması için kurumlarımızı seferber ettik.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konu ile ilgili değerlendirmelerini, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerinin, tüm sorun alanlarında olumlu ilerlemelerin sağlanmasını temin edecek şekilde gelişmesini beklediklerini belirterek tamamladı.

“TERÖRİZMLE MÜCADELEDE SAMİMİ ÇABALARLA BAŞARILI OLUNUR”

Yaşanan küresel sorunların içinde; terör, düzensiz göç, ırkçılık ve yabancı düşmanlığının öne çıktığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sınamalara karşı, bölgesel ve uluslararası kuruluşların çalışmalarına katkıda bulunmak, çözüm yolları aramak, her ülkenin ahlaki ve vicdani sorumluluğudur” şeklinde konuştu.

Terör musibetinin küreselleştiğine ve terörizmle mücadelede, ancak uluslararası düzeyde müşterek ve samimi çabalarla başarılı olunabileceğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanoğlunun temel korkularını, endişelerini, mağduriyet duyguların ve inançlarını sömürerek kendine zemin oluşturmayı başaran terörizmin, hiçbir insani ve ahlaki değeri bulunmadığına vurgu yaptı ve şunları kaydetti: “Öyleyse, bu hastalıklı zihniyetin kökünün kurutulabilmesi için daha fazla çaba göstermeliyiz. Öncelikle temel prensiplerde anlaşmalıyız. Bu ilkeler temelinde mutabık kalacağımız iş birliği söylemimizi, kuvveden fiile taşımalıyız. Bunların başında, ayırım gözetmeksizin, tüm terör örgütlerine karşı aynı kararlılıkla mücadele edilmesi ilkesine kesinlikle sadık kalınması geliyor.”

“İYİ TERÖRİST ANLAYIŞINI KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL”

DAEŞ’in, Suriye ve Irak’ta etkin bir terör örgütü olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, YPG’nin DAEŞ’e karşı mücadele etmesinden dolayı, ‘YPG iyi bir teröristtir’ yaklaşımını kabul etmelerinin mümkün olmadığını dile getirdi ve ekledi: “PYD, DAEŞ’e karşı savaşıyor, dolayısıyla iyi teröristtir; böyle bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bu örgütlerin her ikisi de Türkiye için PKK terör örgütünün onlar da yandaşlarıdır. PKK bizim için neyse PYD de odur, YPG de odur. Eğer bu anlayışla yaklaşırsak o zaman ben şu tespiti yaparım: Derim ki, El Nusra bir terör örgütü değil mi? Terör örgütü. El Nusra da şu anda DAEŞ’e karşı savaşıyor, o zaman El Nusra da demek ki iyi bir örgüt. Böyle mi bakacağız olaylara? Böyle bakamayız. Öyleyse biz el ele vereceğiz, koalisyon güçleri olarak bu terör örgütüyle gerekli mücadeleyi hep birlikte yapacağız. Onun için biz DAEŞ’e de, PKK’ya da, PYD’ye de, Boko Haram’a da, El Şebab’a da aynı anlayışla, aynı samimiyetle karşı çıkıyoruz.”

Türkiye’nin DAEŞ’le mücadelede en ön safta yer aldığını, başta ABD olmak üzere müttefikleri ve partnerleri ile dayanışma ve güçlü iş birliği içinde hareket ettiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yabancı terörist savaşçıların çatışma bölgelerine geçişinin engellenmesi noktasında hiçbir ülkenin göstermediği çabayı Türkiye’nin gösterdiğini ekledi ve şu ifadelere yer verdi: “Bununla birlikte, bazı terör örgütlerine karşı tedbirler alırken, diğerlerine karşı hareketsiz kalmak, hatta desteklemek, uluslararası toplumun ortak vicdanına uygun bir tabloyu yansıtmıyor. PKK veya PYD için Avrupa’da para toplama kampanyaları ve propaganda toplantılarının düzenlendiğini, bu örgütlere silah ve mühimmat gönderildiğini gayet iyi biliyoruz. Böyle bir ortamda terörle mücadele konusundaki dayanışma mesajlarının herhangi bir anlamı kalmıyor”

“İŞ ADAMIMIZI ÖLDÜREN TERÖRİST, BRÜKSEL’DE ELİNİ KOLUNU SALLAYA SALLAYA DOLAŞIYOR”

17 Şubat’ta ve 13 Mart’ta Ankara’da vuku bulan saldırıların YPG kamplarında eğitim gören PKK’lılar tarafından gerçekleştirildiği; 19 Mart’ta İstanbul’da meydana gelen patlamanın DAEŞ mensubu bir canlı bomba tarafından, PKK ve YPG’lilerin desteğiyle icra edildiği açıklamalarında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bu eylemler ile Paris’te, Brüksel’de veya Lahor’da yapılan saldırılar arasında bir fark yoktur. İşte aynı şekilde biz biliyorsunuz Gaziantep’te yakaladığımız teröristi Belçika’ya bildirdik, Belçika’ya bildirmemize rağmen Belçika serbest bıraktı. Serbest bıraktıktan sonra havalimanındaki işte o acı tabloyu, o felaketi yaşadık. Ama aynı şekilde bizde güçlü bir iş adamımızı öldüren bir terörist, şu anda Brüksel’de elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. 10 yıl oldu biz kendisini istedik ve bu isim hâlâ bize teslim edilmedi, teslim edilmiyor. Bunu kendileriyle bir araya geldiğimizde söylediğimizde aldığımız cevap şu: ‘Biz özgürlüklerden yanayız.’ Bu nasıl özgürlük? Teröriste özgürlük olur mu? Peki o öldürülen insanın hakkını kim alacak, kim savunacak? Nasıl bir özgürlük bu? Ve bunu düşünce özgürlüğü olarak bize tanımlıyorlar. Çalıştığınız bir kurumda oradaki size işveren durumunda olan insanı öldürüyorsunuz. Bu anlayışın dünyada tüm ülkeler olarak hep birlikte bir defa karşısına dikilmemiz şart. Ve bu örgütler hiçbir insani, ahlaki değer tanımadıklarını kullandıkları alçakça yöntemler açısından birbirlerinden hiçbir farkları olmadığını ortaya koymuşlardır. Biz sadece biraz samimiyet, biraz ilkeli duruş istiyoruz, o kadar.”

“İSLAMI TERÖRİZMLE İLİŞKİLENDİRME EĞİLİMİ VAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörün dini, milliyeti, ırkı ve vatanı olmadığının altını çizerek, İslam dinini terörizmle ilişkilendirmek gibi bir eğilimle de karşı karşıya olunduğuna işaret etti. Antisemitizme karşı olduğunu başbakanlığının daha ilk yılında açıklamış bir lider olduğunu hatırlatarak, aynı şeyi Batıdan da İslamofobiyi insanlık suçu olarak açıklamaları gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Lunaparkta oyun oynayan, annesinin elinden tutup pazara giden çocukları öldüren bir anlayışın hangi dinde yeri olabilir? Hayat hakkı kutsaldır. Terörü belirli bir dine mensup kişilerle veya belirli etnik grubun üyeleriyle bağdaştırma yaklaşımı yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi insanlık tarihinin yüzkarası akımların güçlenmesine zemin hazırlıyor. İnsanlığın müşterek geleceği için, ülkelerin ortak çıkarlar ve fayda için daha yakın iş birliği göstermelerine ihtiyaç vardır. Tekrar güçlenmeye başladığını gördüğümüz yabancı düşmanlığı ve ırkçılık bunun önündeki en büyük engeli teşkil ediyor” değerlendirmelerine yer verdi.

“TERÖRLE MÜCADELEDE BATAKLIĞI KURUTMAK ŞARTTIR”

Terörle mücadelede terörü besleyen şartların ortadan kaldırılması gerektiğine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sivrisinek avlamakla bir yere varamazsınız, sivrisineği üreten o bataklığı kurutmak şarttır. Bu bakımdan bilhassa küresel boyutta ekonomik dengesizliklerin düzeltilmesi önem taşıyor. Güçlü, sürdürülebilir, dengeli ve küresel büyümenin tüm ülkeleri kapsayacak şekilde sağlanması şarttır. Bu, aynı zamanda ahlaki bir yükümlülüktür, bunu da böyle düşünüyorum” dedi.

Türkiye’nin son 13 yılda çok büyük ilerlemeler kaydederek, müttefiklerine güven veren ve küresel sorunların çözümüne katkı sağlayabilen bir ülke durumuna geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu yeterli görmediklerini, kuruluşunun 100 yıldönümü için ekonomiden kültüre, dış politikadan çevreye kadar birçok alanda kendilerine önemli hedefler belirlediklerini vurguladı. “Bu hedeflere ulaşarak vatandaşlarımıza daha iyi hizmetler sunmanın yanında, bölgemize ve tüm insanlığa katkı sağlamak istiyoruz. Amerikalı dostlarımızın desteği ve katkısıyla Cumhuriyetimizin 100. yılı için belirlediğimiz hedeflere ulaşmakta kararlıyız” açıklamasında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, kendisine hitap etme fırsatı sağladıkları için Brookings Enstitüsü’nün yöneticilerine teşekkür ederek tamamladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD  - Amerika - Türkiye   -98

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brookings Enstitüsü , ABD  - Amerika - Türkiye  - 161 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD  - Amerika - Türkiye   (12) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD  - Amerika - Türkiye   (14)

enerji petrol medya -TÜRKİYE- HABER GAZETESİ  - TÜRKİYE  - HABERLERİ - EKONOMİ -9



seers cmp badge