Cumhurbaşkanı Erdoğan Avukatları Kabul Etti
“Avukatlık Müessesesi Ne Kadar Güçlü Olursa, Adaletin Tecellisine O Kadar Katkıda Bulunur”
5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul ettiği avukatlara bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, inancımızda, tarihimizde ve kültürümüzde adalet kavramının, dolayısıyla hukukun önemli bir yeri olduğuna işaret ederek, “Hukuk sisteminin en önemli unsurlarından biri olan avukatlık müessesesi ne kadar güçlü, ne kadar itibarlı, ne kadar ilkeli olursa, adaletin tecellisine o kadar katkıda bulunur. Bunun için en önemli görev avukatlarımıza düşüyor. Kimse size itibar vermez, güç vermez. Bunu, eğitiminizle, mesleki kabiliyetlerinizle, dayanışmanızla, duruşunuzla sağlayacak olan sizsiniz” dedi.
Kabulde bir konuşma yapan ve sözlerine, ziyaretleri için konuklarına teşekkür ederek başlayan Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, Türkiye’nin; her alanda olduğu gibi, hukuk alanında da millî ve yerli duruş sahibi meslek insanlarına ihtiyacı olduğunu söyledi.
Türkiye’nin içinden geçtiği kritik sürecin, her türlü ayrışmayı bir kenara bırakarak, bir ve beraber olmayı, ortak hedefler doğrultusunda kenetlenmeyi gerektirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, meslek kuruluşlarının önemli bölümünün bu konuda çok iyi bir imtihan vermediğini belirtti.
“MESLEK KURULUŞLARI BELİRLİ İDEOLOJİLERE MENSUP KESİMLERİN TASALLUTUNDAN KURTARILMALI”
Bunun için, barolar başta olmak üzere, meslek kuruluşlarının seçim yöntemlerinin değiştirilmesine ihtiyaç olduğuna inandığını ve bunu zaman zaman ilgili kişilerle değerlendirdiklerinde bu konuya ilişkin bir mutabakatın da sağlandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Barolarda ve diğer meslek kuruluşlarında, tüm farklı görüşlerin, düşüncelerin ifade edilebilmesine, farklı seslerin kendilerini duyurabilmelerine imkân sağlayacak çoğulcu bir yapıyı tesis etmeliyiz” diye konuştu.
Meslek kuruluşlarının, belirli menfaat grupları ile belirli ideolojilere mensup kesimlerin tasallutundan kurtarılmasının, en az bu mesleklerin kendileri kadar önemli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Çok sesliliğe imkân veren bir yapıya kavuşturulmaları halinde, meslek kuruluşlarının hem itibarlarının artacağı, hem de temsil güçlerinin yükseleceği açıktır. Hükûmetin ve Meclis’in de üzerine düşenleri süratle yerine getirmesiyle, bu meselenin, içinde bulunduğumuz yıl bitmeden çözüme kavuşturulması mümkündür. Bu doğrultuda atacağınız tüm adımlarda yanınızda olduğumu özellikle belirtmek isterim. Avukat arkadaşlarımızın, hem hukukçu kimlikleri, hem de mücadeleci karakterleriyle, bu meseleyi önlerine katıp sonuçlandıracaklarından hiç şüphe duymuyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, inancımızda, tarihimizde ve kültürümüzde adalet kavramının, dolayısıyla hukukun önemli bir yeri olduğuna işaret ederek, “Hukuk sisteminin en önemli unsurlarından biri olan avukatlık müessesesi ne kadar güçlü, ne kadar itibarlı, ne kadar ilkeli olursa, adaletin tecellisine o kadar katkıda bulunur. Bunun için en önemli görev avukatlarımıza düşüyor. Kimse size itibar vermez, güç vermez. Bunu, eğitiminizle, mesleki kabiliyetlerinizle, dayanışmanızla, duruşunuzla sağlayacak olan sizsiniz” dedi.
Her meslekte olduğu gibi, avukatlar arasında da, bu sıfatı istismar ederek başka emeller peşinde koşanların olduğunu ve olabileceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Nitekim ülkemizde, adliyede görevini yapan bir savcımızı şehit eden teröristlere, bakınız ‘hukuki yardım sağlayan, savunan’ demiyorum, sahip çıkan, onlar için eylem yapan güya avukatlara şahit olduk. Avukatlık bürosu adı altında terör örgütünün birimi olarak çalışan sözde avukatların bulunduğunu biliyoruz, bundan hiç şüphemiz yok. Aynı durum gazeteci kimliği, -altını çiziyorum- akademisyen kimliği, doktor, öğretmen kimliği taşıyanlar için de geçerli. Şüpheniz var mı? Bakıyorsunuz son zamanlarda, ‘Akademisyen olduğuna göre tutuksuz yargılansın.’ Ne demek? Suçluysa, eğer yargı buna hükmettiyse, o da tutuklu yargılanacak. Diğerinden onun ne farkı var? Bunların kararlılığı yargıda adaletin bir tecellisinin de gereğidir. Ama avukatlar, hukukun üstünlüğünü sağlama, adaletin tecellisine yardımcı olma misyonları dolayısıyla, bu fotoğrafın içine hiç yakışmıyorlar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, avukatların Türkiye’de geleneksel olarak, toplum lideri, kanaat önderi, milletin sözcüsü, halkın hislerinin tercümanı vazifesi gören insanlar durumunda olduğunu, TBMM’de de milletvekilleri içinde en yaygın meslek grubunun avukatlık olduğunu hatırlattı ve konuklarına hitaben, “Bu yönüyle tüm avukatlarımızı, özellikle de sizleri, toplumsal hayatın her alanında çok daha önde, çok daha aktif olarak görmek istediğimi, özellikle belirtmek istiyorum” ifadelerine yer verdi.
“İÇİNDE HALKIN OLMADIĞI HER HAREKET GİBİ, GEZİ PARKI EYLEMLERİ BALON MİSALİ SÖNDÜ GİTTİ”
Bugün Türkiye’nin başına musallat olan sorunların hepsinin de ortak noktasına bakıldığında; bu milletin ve bu coğrafyanın özüyle, ruhuyla, geçmişiyle uyuşmazlıktan kaynaklandığının görüleceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Ülkemiz uzun süre farklı isim ve görüntüler altında faaliyet gösteren vesayet odaklarının zulmü altında adeta kıvrandı. Milletimizin inancını hedef aldılar; başaramadılar. Milletimizi geçmişine düşman etmek istediler; olmadı. Siyaset ve toplum mühendisliği projeleriyle, milletimizi belirli kalıpların, biçimlerin içine hapsetmeye çalıştılar; istediklerini elde edemediler. Mezhep ve meşrep farklılıkları üzerinden bir takım kurgulara giriştiler; sonuç alamadılar. Etnik köken fitnesine sarıldılar; yine arzu ettikleri neticeyi alamadılar. Hepsi de sonuçsuz kalınca, 2013 yılından itibaren yeni yöntemleri devreye soktular. Önce, Gezi Olayları denen hadise üzerinden, ağaç, yeşil, çevre gibi kavramlar üzerinden, şahsıma ve hükûmete muhalif olan herkesi mobilize ederek, sosyal bir kaos çıkarmayı denediler. Başlangıçta kullanılan kavramların çekiciliğine kapılarak bu işe sempatiyle bakanlar bile, ‘Mesele Gezi Parkı değil, sen hâlâ anlamadın mı?’ şifresini duyunca, gerçeği gördüler ve geri çekildiler.”
Belediye başkanlığından başbakanlığı dönemine kadar milyonlarca değil, milyarlarca ağaç dikmiş bir belediye başkanı ve başbakan olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi olayında bu söylemin tutmadığın belirtti ve “Çünkü niyet hayır olunca, akıbet de hayır oluyor. İçinde milletin, halkın olmadığı her hareket gibi, Gezi Parkı eylemleri de kısa sürede, balon misali söndü gitti” şeklinde konuştu.
Gezi olaylarının ardından, daha sinsi, daha ince planlanmış ve ‘kaleyi içerden fethetmeye’ yönelik bir operasyonun düğmesine basıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘paralel ihanet çetesi’nin harekete geçirilerek, şahsı ile birlikte Türkiye’nin tüm büyük projelerini, tüm büyük yatırımlarını hedef alan bir saldırı başladığını; fakat işin içinde millet olmadığı için, Allah’ın yardımı ve milletin desteğiyle, bu saldırıyı da boşa çıkardıklarını kaydetti.
“YILLAR SONRA YENİDEN ÜLKEMİZDE BİR KAN VE CAN PAZARI KURDULAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Yine durmadılar. Önce, tüm güçleriyle bölücü terör örgütünün güdümündeki partiye destek verip, meşreplerine ve hedeflerine uygun bir siyasi aktör üretmeye çalıştılar. 7 Haziran seçimlerini herkes bu partinin zaferi gibi gördü, ama aslında yaşanan büyük bir hezimetti. Çünkü çok daha farklı, çok daha keskin bir sonuç hedefleniyordu. Olmayınca da bu defa, en aşağılık, en insanlık dışı yöntemi devreye soktular. Yıllar sonra yeniden ülkemizde bir kan ve can pazarı kurdular. Bölücü terör örgütü Temmuz ayından itibaren eylemlerine başladığında, işin gerisinde yıllar süren bir hazırlığın, örgütün kapasitesini ve zekâsını çok aşan bir planlamanın bulunduğunu gördüm ve bunu arkadaşlarımla da paylaştım.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Haziran öncesinde oluşturulan iklim ile bölücü terör örgütünün eylemlerine başlamasının zahirde birbirinden bağımsız gibi göründüğünü, ancak esasta hepsinin de aynı oyunun birbirlerini takip eden sahneleri olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi,