Cumhurbaşkanı Erdoğan,“Askerlerimize yapılan her saldırı herhangi bir ikaz yapılmaksızın misliyle cevaplandırılacaktır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan,“Askerlerimize yapılan her saldırı herhangi bir ikaz yapılmaksızın misliyle cevaplandırılacaktır”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Askerlerimize ve birlikte çalıştığımız dost unsurlara havadan veya karadan yapılan her saldırı, kaynağın aidiyetine bakılmaksızın ve herhangi bir ikaz yapılmaksızın misliyle cevaplandırılacaktır. Madem İdlib bölgesindeki askerlerimizin güvenliği sağlanamıyor, öyleyse bunu bizzat yapma hakkımızı kullanmamıza kimse itiraz edemez” dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM AK Parti Grup Toplantısı’na katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıda milletvekillerine ve partililere hitaben bir konuşma yaptı.

Konuşmasına “Önceki gün İdlib’de uğradıkları alçakça saldırı sonucu şehit olan 7 askerimize ve bir sivil personelimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum” diyerek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Suriye’deki varlığının keyfekeder bir tercih veya basit çıkar hesapları sonucu ortaya çıkmadığının altını çizdi.

“4 MİLYON SURİYELİ KARDEŞİMİZE KAPILARIMIZI AÇMAKTA TEREDDÜT ETMEDİK”

Vatanlarını korumak, canlarını ve namuslarını kurtarmak için mücadele eden Suriye halkına desteklerini sınırın Türkiye tarafında verdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan 4 milyon Suriyeli kardeşimize kapılarımızı açmakta tereddüt etmedik. Bu millet tarihinin hiçbir döneminde yapmadığı gibi bugün de mazluma sırtını çevirmemiştir, çevirmeyecektir.”

Suriye hükûmetiyle 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı’nın, Türkiye’ye gerektiğinde teröristleri takip etmek için Suriye topraklarında operasyon yürütme hakkı tanıdığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu çerçevede ilk olarak 2016 Ağustos’unda DEAŞ ve PKK/YPG’ye yönelik ilk operasyonumuz olan Fırat Kalkanı Harekâtı’nı başlattık. Bu harekâtta 3 binin üzerinde DEAŞ’lıyı imha ederek Cerablus ve El Bab bölgesini teröristlerden temizledik” dedi.

Bazılarının, “Sizin Suriye topraklarında ne işiniz var? Sizi Suriye oraya davet etti mi? Diğerlerini davet etti” dediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ABD’yi de davet etmedi. Koalisyon güçlerini de davet etmedi. Sadece Rusya’yı davet etti ama bizim elimizde kapı gibi bir Adana Mutabakatı Anlaşması var ve biz bu anlaşmanın gereği olarak oradayız” diye konuştu.

“ASLINDA DERT, PETROL KUYULARIYDI”

Zeytin Dalı Harekâtı’nda etkisiz hâle getirilen terörist sayısının 4 bin 500’ü bulduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rejimin saldırılarının yoğunlaşması üzerine Rusya ile İdlib’de bir gerginliği azaltma bölgesi oluşturulması konusunda anlaşmaya vardık. Bu çerçevede İdlib’de 12 gözlem noktası kurduk. Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum; tüm bu süreçleri Amerika ve Rusya ile birlikte en üst düzeyde tesis ettiğimiz temaslarla, vardığımız mutabakatlarla, iş birliğiyle yürüttük. DEAŞ’ın Suriye’deki gücü ve varlığı büyük ölçüde kırılmış olmasına rağmen, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan güney sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşturma gayretleri hiç durmadı. Amacın DEAŞ ile mücadele değil bir başka terör örgütü eliyle Suriye’yi bölme olduğu açıkça ortadaydı. Aslında dert, petrol kuyularıydı.”

“MUTABAKATLARIN GERÇEK ANLAMDA İŞLEMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”

Türkiye’nin, Barış Pınarı Harekâtı ile Resulayn ve Tel Abyad arasındaki 145 kilometre genişliğe ve 30 kilometre derinliğe sahip bir bölgeyi teröristlerden temizlediğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, harekât bölgesinin sağında ve solundaki bölgeler için de yaklaşık 2 hafta sonra Rusya ile Soçi’de varılan mutabakatla 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturma kararı aldıklarını söyledi.

Gelinen noktada ne İdlib’deki ne de Barış Pınarı Harekâtı bölgesindeki güvenli bölge mutabakatlarının gerçek anlamda işlemediğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Hassasiyetlerimizi ve kararlılığımızı her seviyede, her fırsatta, her platformda belirtmemize rağmen Suriye’de anlaşmalara uyulmuyor. Önceki gün askerlerimize yapılan saldırı, Türkiye açısından Suriye’de yeni bir dönemin miladıdır. Çünkü bu askerlerimize karşı taammüden yapılmış bir saldırıdır. Türk askerinin kanının aktığı bir yerde hiçbir şeyin aynı şekilde devam etmesine izin veremeyiz.”

“YIKILAN HER ŞEHRİN, ÖLEN HER İNSANIN ACISINI YÜREĞİMİZDE HİSSEDİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin medeniyet ve kültürünün gösterdiği yolun, zalimin başını ezip mazluma sahip çıkmak olduğuna dikkati çekerek, bunun için Türkiye’nin maddi ve manevi fedakârlıklarla 3,7 milyon sığınmacıyı barındırdığını ve Suriye’deki milyonlarca insanı canı pahasına savunduğunu vurguladı.

“Bunun için yıkılan her şehrin, ölen her insanın acısını yüreğimizde hissediyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çözümün masumları zalime teslim etmekten değil, zalimleri yok ederek masumların hayat hakkını korumaktan geçtiğine inandığımız için bunca riski göze alıyoruz. Elbette bunları yaparken vatandaşlarımızın huzurunu, sınırlarımızın güvenliğini, devletimizin bekasını da düşünüyoruz. Bunların birbirleriyle ilişkili bulunduğunu, biri olmadan diğerinin olmayacağını çok çok iyi biliyoruz. Her kim ‘Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’ diye soruyorsa ya gafildir ya da taammüden bu ülkenin ve milletin hasmıdır” değerlendirmelerinde bulundu.

“REJİMİN ATEŞKES İHLALLERİ MUHALİF GRUPLARIN İHLALLERİNDEN KATBEKAT FAZLADIR”

Rejimin İdlib’de yaptığı saldırıların gerekçesi olarak gösterilen ateşkes ihlallerinin en başından beri tek taraflı olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Hatta rejimin ateşkes ihlalleri muhalif grupların ihlallerinden katbekat fazladır. Suriye’deki en sorunlu grupların ülkenin dört bir yanından getirilerek, özellikle toplandığı İdlib’de işlerin kolay yürümeyeceğini herkes biliyordu. Türkiye’nin bu konudaki samimi gayreti ve azımsanamayacak başarısı ortadadır. Rejim nasıl muhalif gurupların en küçük ihlaline sivilleri de hedef alan ağır saldırılara karşılık veriyorsa, bundan sonra rejimin ihlalleri de askerî unsurlarına yönelik olarak mukabil şekilde cevaplandırılacaktır. Askerlerimize ve birlikte çalıştığımız dost unsurlara havadan veya karadan yapılan her saldırı, kaynağın aidiyetine bakılmaksızın ve herhangi bir ikaz yapılmaksızın misliyle cevaplandırılacaktır. Madem İdlib bölgesindeki askerlerimizin güvenliği sağlanamıyor, öyleyse bunu bizzat yapma hakkımızı kullanmamıza kimse itiraz edemez. Bunun için Türk Silahlı Kuvvetlerinin hava ve kara unsurları, ihtiyaç duyduğumuz her an, tüm harekât bölgelerimizde ve İdlib’de serbestçe hareket edecekler, gerektiğinde operasyon yürüteceklerdir.”

Tel Abyad-Resulayn arasındaki kısmın da terör örgütünün güneyden sürekli saldırısı altında bulunduğuna dikkati çekerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim hiçbir müttefikimizle, hiçbir dostumuzla, hiçbir ülkeyle karşı karşıya gelmek gibi niyetimiz, amacımız, derdimiz kesinlikle söz konusu değildir. Tek gayemiz Suriye’deki kriz sona erene, bu ülke istikrara kavuşana kadar hem Türkiye için hem de Suriye halkı için en doğru, en sağlıklı, en güvenli ve en sürdürülebilir çözümü bulmaktır. Bu yolda bize dostluk gösterenleri de husumet sergileyenleri de asla unutmayacağımızı özellikle belirtmek isterim. Rusya ile olan dostluğumuzun, iş birliğimizin sürmesine özel önem veriyoruz. Ticaretten turizme, savunma sanayinden enerjiye kadar geniş bir alanda çok derin ilişkilere sahip olduğumuz Rusya’dan tek beklentimiz, Suriye’deki hassasiyetlerimizi anlamasıdır.”

“VERİLEN SÖZLERİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonla ve yüz yüze sık sık gerçekleştirdikleri görüşmelerin ilişkilerin sağlıklı bir zeminde yürümesini sağladığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün akşam da verimli ve kapsamlı bir telefon görüşmesi yaptıklarını anımsattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu görüşmede Türkiye’nin Suriye ve Libya’daki beklentilerini doğrudan ifade ettiğini bildirerek, “Ekiplerimiz, tüm bu konuları enine boyuna görüştükten sonra kendisiyle tekrar bir araya geleceğiz. Ülkemize verilen sözlerin takipçisi olmayı sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi.

Türkiye’nin Suriye’deki varlığından birilerinin rahatsız olduğunu gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün Suriye’de kimler var diye baktığımızda, Amerika, Rusya, İran var. Suriye’de kimi Avrupa ülkeleri koalisyon güçleri adı altında var. Suriye’de körfez ülkelerinden bazıları, Suriye’de PKK terör örgütü var. Suriye’de az da olsa kullanışlı bir malzeme oldukları için bırakılan DEAŞ kalıntıları var. Velhasıl Suriye’de herkes var. Elbette Türkiye de var” diye konuştu.

“SURİYE’DE İLANİHAYE KALMA NİYETİMİZ YOK”

Yoğun şekilde briket barınaklar yapmaya başladıklarını, sınırdan Suriye içlerine kadar yaklaşık 30 kilometre güvenli bölge oluşturduklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada briket barınaklara, İdlib’den gelmekte olan Suriyelileri yerleştirmeyi planladıklarını bildirdi.

Türkiye’nin Suriye’de kontrol altında tuttuğu alanın sadece 8 bin 200 kilometrekare olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ancak bölücü terör örgütünün, ABD’nin desteğiyle Suriye’nin 50 bin kilometrekarelik bir kısmında varlık göstermesini kimsenin dert etmediğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi halkıyla kavgalı, kendi halkını katleden rejimin sadece Rusya ve İran’ın desteğiyle ayakta kalmasının da kimseyi rahatsız etmediğini ifade ederek, “Bu ülkenin petrol kaynakları üzerinde yürüyen ve Suriye halkıyla en ufak ilişkisi olmayan kavgaya da dönüp bakan yok” dedi.

Türkiye’nin Suriye topraklarında ilanihaye kalmak gibi bir niyeti olmadığını yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ne zamanki Suriye halkının tamamını kucaklayan yeni bir anayasa yapılır, ülkenin başına halkın tamamını temsil eden bir yönetim gelir, terör örgütleri ve diğer güçler Suriye topraklarını terk eder, işte o zaman Türkiye’nin orada bir işi kalmaz. O gün gelene kadar hiç kimsenin Türkiye’ye Suriye’de ne işi olduğunu sorma hakkı da böyle bir talepte bulunma salahiyeti de yoktur.”

“KUDÜS DAVASINA SAHİP ÇIKTIK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak hassasiyetle takip ettikleri diğer meselenin Filistin ve Kudüs olduğuna dikkati çekti. Kudüs davasına sahip çıktıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek bölgesel platformlarda gerek BM Genel Kurulunda 128 üye ülkenin desteğiyle ABD’nin Kudüs’ü, İsrail’in başkenti tanıma kararını mahkûm ettirdiklerini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu dönemde verdikleri kararlı mücadelenin, sadece Müslümanların Kudüs üzerindeki haklarını koruma mücadelesi olmadığını dile getirerek, Kudüs konusundaki duruşlarıyla aynı zamanda Hristiyanların da bir kısım Musevilerin de hakkını savunduklarını söyledi.

“ABD YÖNETİMİNİN PLANI, İŞGAL VE İLHAK PLANIDIR”

ABD yönetiminin geçen hafta İsrail-Filistin ihtilafına dair bir plan açıkladığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun barış değil, işgal ve ilhak planı olduğunu bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklanan planın yegâne hedefinin, 70 yıldır aralıksız süren İsrail’in işgal, yıkım ve gasp politikalarına meşruiyet kazandırmak olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Buradan soruyorum, akıl vicdan ve ahlak sahibi hangi kimse bu vahşete rıza gösterebilir. Tam 70 yıldır evlerine kavuşma hasretiyle bekleyen Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkının olmayacağını söylüyor bu plan. Kendi topraklarına dönemeyecekler. Ürdün’de ise orada kalacak. Lübnan’da ise Lübnan’da kalacak. Diğer yerlerde, neredeyse orada kalacak. Yani kendi topraklarına bir daha dönemeyecek. Bunlar birer şagil, bunlar işgalci.”

Türkiye’nin güçlü tepkisinin, plana destek açıklaması yapan kimi Arap ülkelerini de tavır değişikliğine zorladığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda maalesef Amerika, gerek şahsıma gerek istihbarat başkanıma yönelik tehditler savuruyor. Daha da ileri, Türkiye’deki bazı finans kuruluşlarını da tehdit altına alıyorlar. Ne yaparsanız yapın, bunu kesinlikle başaramayacaksınız” ifadelerini kullandı.

“GÜN SESSİZLİĞE BÜRÜNME DEĞİL, FİLİSTİN DAVASINA SAHİP ÇIKMA GÜNÜDÜR”

Planla ilgili ikircikli ifadeler kullanan kimi devletlerin de kamuoyundan gelen tepkiler karşısında farklı bir tutum almaya başladıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatının aldığı kararları olumlu karşıladıklarını ve desteklediklerini ifade etti.

Çıkarları veya korkuları yüzünden Kudüs’ü gasp etme girişimlerine sessiz kalanları tarihin asla affetmeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gün sessizliğe bürünme değil, Filistin davasına ve Kudüs-ü Şerife sahip çıkma günüdür. Şu gerçeğin herkes tarafından bilinmesini istiyorum; Kudüs davası, tüm Müslümanların davasıdır, onurudur, namusudur” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgemizde ve Kudüs’te barış ancak her kesimden, her milletten, her inançtan ahlaklı, dürüst ve adil insanların çabasıyla sağlanacaktır. Filistinli kardeşlerimizin razı olmadığı bir plana asla destek vermeyeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da zulme rıza göstermeyecek, 1967 temelinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bitişik ve bağımsız bir Filistin devletini savunmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.

SUÇA KARIŞAN ASKER KİŞİLERİN, SİVİL MAHKEMELERDE YARGILANMALARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de millî iradeye ve millî iradenin tecelligahı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) sürekli tuzak kuran ve bu yüce kurumu yıpratmaya çalışan bir zihniyet olduğunu söyledi.

“Zahirde demokrat gözüken ama aslında faşistin önde gideni olan bu jakoben zihniyetin yeni bir oyunuyla karşı karşıya olduğunu” belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin AK Parti döneminde yaşadığı demokratikleşme hamlelerinden birinin de suça karışan asker kişilerin, sivil mahkemelerde yargılanabilmelerinin önünün açılması olduğuna dikkati çekti. TBMM’nin, bu önemli düzenlemeyi 25 Haziran 2009’da, grubu bulunan 4 partinin ittifakıyla gerçekleştirdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu partilerden birinin de o dönem Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup başkanvekilliğini yürüttüğü CHP olduğunu söyledi.

Duran saatin bile günde iki kez doğruyu gösterebildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O dönem CHP, her nasıl olmuşsa bu konuda doğru bir tutum sergilemiştir hatta bu düzenlemeyle ilgili AK Parti grup başkanvekilleriyle görüşmeye gelenlerden biri de Kılıçdaroğlu’dur. Sonuçta Meclis tarihinde ender rastlanan bir uzlaşmayla bu düzenleme komisyondan ve Genel Kuruldan geçip kanunlaşmıştır” diye konuştu.

“PARLAMENTONUN HUKUKUNU KORUMAK ÜZERE SÜRATLE DAVA AÇMALISINIZ”

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından askerî mahkemeleri tümden kaldırdıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Zaman zaman yanlış değerlendirmeleriyle kamuoyunun önüne çıkan eski bir genelkurmay başkanı, kendisini gayet iyi tanırım, bu düzenlemeyi bahane ederek Meclisimizi toptan itham eden birtakım açıklamalar yapmıştır. Şimdi ben özellikle kendi grubumuza sesleniyorum: Burada parlamentonun hukukunu korumak üzere süratle hepiniz dava açmalısınız. Çünkü Anayasa bunu buna amir ve Meclisin yasama yetkisini, dışardan birilerinin kalkıp da atıp tutmak suretiyle yere çalmaya hakkı yoktur. Maalesef bu açıklamalara CHP’den ve diğer partilerden kimi milletvekilleri de destek vermiştir. Daha önce aksi kararı aldıkları hâlde. Bundan yaklaşık 11 yıl önce tüm partilerin desteğiyle çıkarılan bir düzenlemenin üzerinden FETÖ gölgesi düşürülmeye çalışılması en hafif tabiriyle Meclise saygısızlıktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletvekili arkadaşlarına “parlamentonun hukukunu korumaları, hukukun gereği neyse yapmaları” çağrısında bulundu. Meclisi ve milletvekillerini aşağılayarak yalnızca darbe ve vesayet zihniyetine hizmet edilebileceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu, boru göstermeye benzemez. Bu defa parlamento hukuku boruyla sindirilemez. Emekli bir askerin peşine düşüp Meclisi, milletvekillerini, yasama dokunulmazlığını izama yeltenenler herhâlde kendi geçmişlerinden utanıyorlar. Aksi takdirde böyle bir yanlışın içine düşmezlerdi” dedi.

“DEPREMZEDE KARDEŞLERİMİZİN YARALARINI BİR AN ÖNCE SARMAMIZ GEREKİYOR”

AK Parti olarak bir çağrıda bulunduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elazığ ve Malatya’da meydana gelen depremden etkilenen vatandaşlarımız için bir yardım kampanyası başlattık. Seferberlik ruhu içinde hareket ederek depremzede kardeşlerimizin yaralarını bir an önce sarmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Elazığ’daki depreme değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesi olmamış olsaydı, hâlimiz ne olurdu? Bu, sahra hastaneleriyle falan olacak iş değildi. Fethi Sekin Hastanesi, 1000’in üzerinde yatağıyla hamdolsun bütün gelenlere anında müdahale etme imkânını buldu. Bu bir gerçeği ifade ediyor. Aynı şey Malatya’da. Ufku olan, geleceği gören bir devlet, ‘Şehir hastaneleri niye var?’ diyenlere en güzel cevap. ‘Bu kadar büyük hastaneleri niye yapıyoruz?’ diyenlere en büyük cevap” değerlendirmesinde bulundu.

“BAYRAĞIMIZIN RENGİ ŞEHİDİMİZİN KANIDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı’ndan çıkışında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Gazetecilerin, Avrupa Parlamentosunda ırkçı Yunan milletvekili Ioannis Lagos’un Türk bayrağını yırtmasına ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Bizim bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. O onun kansızlığını gösteren bir şeydir. Biz neticeyi, bu tür ahlaksızlıklarla, edepsizliklerle arayanlardan değiliz; bir ülkenin, bir milletin, bir siyasetçi olarak bayrağını yırtmakta bulmayız. Biz cevabımızı çok daha faklı şekilde veririz. Bunu siyasette, askeri mücadelemizde, ekonomide, ticarette, turizmde veririz ama her şeyden önce mesela bu sene bir Kardak krizi yaşanmamıştır. Niye? Ortaya koyduğumuz tavırlarla dedik ki, ‘bakın Kardak’ta bundan önce olduğu gibi en ufak bir hareket olursa cevabımız farklı olur ama Kardak’ta Yunanistan tarafından herhangi bir şey olmazsa bizim tarafımızdan da herhangi bir şeyin olmadığını göreceksiniz’. Nitekim Savunma Bakanım bugün büyük ihtimalle Yunanistan Savunma Bakanını arayarak kendisine de teşekkür edecekti, bu yıl olduğu gibi bundan sonra da bu süreç Kardak ve diğer adalar olmak üzere devam etsin diye. Olması gereken budur ama Avrupa Parlamentosundaki çok ciddi bir edepsizlik, ahlaksızlık yapmıştır. Ben onu Yunanistan adına görmüyorum. Onu sadece şahsına ait bir ahlaksızlık olarak görüyorum. Dolayısıyla çok da fazla oraya vakit ayırmaya gerek yoktur.”



seers cmp badge