Son Dakika
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Mahkemesi üyesi Fidan’ın yemin törenine katıldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğitimden sağlığa, ulaştırmadan enerjiye kadar her alanda ülkemize çağ atlattığımız için gurur duyuyoruz”
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 69 yaşında…
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Müslümanların mukaddes değerlerine yönelik saldırılar, fikir özgürlüğü parantezine alınarak görmezden geliniyor”
Dev yatırımlar | Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, Malatya Havalimanı Yeni Terminal Binası Temel Atma törenine katıldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “G-20 ülkeleri arasında 2020’yi pozitif büyümeyle kapatabileceği anlaşılan iki ülkeden biri Türkiye’dir”
Kamu düzenini tehdit edenin üzerine kararlılıkla gidin

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Vilayetler Evi’nde Doğu ve Güneydoğu illerinin mülki ve idari amirleriyle toplantıda bir araya geldi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bu devlet bugün çok çetin bir coğrafyada sadece kendisi için değil, çevresindeki bütün halklar ve mazlumlar için de bir sığınak, bir umut kapısı durumunda” dedi.
Başbakan Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, tarihin önemli dönüm noktaları olduğunu belirterek, “O dönemeç noktalarında doğru kararlar alan devletler, ülkeler daha sonraki aşamalarda gelecek nesillere çok güzel miras bırakırlar ve o güzel mirasın yükseltilmesi, yüceltilmesi için de uygun bir zemin bırakırlar. Bu tarihi dönemeçlerde doğru karar alamayan, ait oldukları coğrafyanın ve tarihin hakkını veremeyen ülkeler, devletlerse bir sonraki aşamada mutlaka büyük bir çözülme süreci yaşarlar” diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin de çok geniş bir düşman cephe karşısında zorlu mücadeleler sonrası kurulduğuna işaret eden Başbakan Davutoğlu, asırlarca büyük yüzleşmelere meydan okumuş, savaşlarda acılar yaşamış, çetin yollardan geçmiş bir neslin Türkiye’yi kurduğunu anlattı.
“Bu devlet bugün çok çetin bir coğrafyada sadece kendisi için değil, çevresindeki bütün halklar ve mazlumlar için de bir sığınak, bir umut kapısı durumunda” diyen Davutoğlu, küresel ekonomik krizlerin, jeopolitik dalgalanmaların bulunduğu bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin 78 milyon vatandaşıyla demokrasiyi yaşatabilen, demokratik hukuk devleti kurallarını işletebilen, ekonomik kalkınmasını sağlayabilen bir istikrar adası konumunda olduğunu ifade etti.
Böyle bir dönemde böyle bir istikrar adasının varlığından rahatsız olanlar bulunduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu istikrar adasını çevredeki birçok başka ülke gibi krize, kaosa sürüklemek isteyen çevreler var. Bu çevrelerin piyon olarak kullandıkları terör örgütleri, kimisi şu kimisi bu etnik veya mezhebi kimlikle önümüze çıkıyorlar ve bir piyon olarak kumanda edildikleri çevreler tarafından ülkemizin istikrarına karşı kullanılıyorlar.”
20 Temmuz’dan sonra yaşanan terör olaylarını anımsatan Davutoğlu, DAEŞ, PKK ve DHKP-C’nin eş zamanlı olarak saldırıya geçtiğini vurgulayarak, o süreçte başkentte devletin ve milletin geleceğiyle ilgili sadece millete hesap verme konumunda olan yöneticilerin bir araya geldiğini ve terör olaylarının münferit olmadığı, Türkiye’ye dönük kapsamlı bir saldırı yapıldığı yönünde tespitte bulunduklarını aktardı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sizinle 31 Temmuz 2015’te tam da bu mücadele başladıktan yaklaşık bir hafta sonra bu salonda bir aradaydık. Size o zaman hükümetimizin terörle mücadeledeki hedefleri, göz önüne almanız gereken hususları aktarmış, tek tek vilayetlerimizden aldığımız bilgilerle ortak kanaatimizi, perspektifimizi paylaşma imkanı bulmuştuk. Tek tek vilayetlerimizi masaya yatırmış, oradaki terör tehdidine karşı alınacak tedbirler ve halkımıza sahip çıkma konusunda atacağımız adımları da gözden geçirmiştik. O günden bugüne kahramanca mücadele eden askerlerimize, polislerimize, güvenlik birimlerimize bir kez daha teşekkürü bir borç biliyorum. Gösterdiğiniz gayretler dolayısıyla hepinize milletim adına şükranlarımı ifade ediyorum.”
Terör saldırılarında yaralananları bugün tedavi gördükleri hastanelerde ziyaret ettiğini anımsatan Davutoğlu, “Terör örgütü ve örgütleri, bütün insafsız tavırlarıyla hepimizi hedef almış durumda. Bugün dahi 20 yıl önce Sabancı suikasti sebebiyle aranan bazı DHKP/C unsurlarının canlı bomba tertibatıyla yakalanmış olması da bir kez daha gösteriyor ki, bu üçlü çetenin ülkemize ve milletimize karşı kurduğu ittifak hala etkisini sürdürüyor” ifadesini kullandı.
Temel ilkesel bazı hususları paylaşmak istediğine dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu tarihi kritik dönemeçlerde eğer biz bu dönemeci hakkıyla dönmek ve milletimizin, ülkemizin istikbalini teminat altına almak istiyorsak millet vicdanıyla, devlet aklını buluşturacağız. Millet vicdanıyla, devlet aklını buluşturamayan toplumların varlığını sürdürmesi mümkün değil. Millet vicdanıyla buluşan bir devlet aklı, bir müddet sonra mekanikleşir ve otoriterleşme eğilimi içerisinde özünü kaybeder. Hele hele kurumların bir araya gelerek bir devlet aklı oluşturamamaları durumunda ise devletler parçalanırlar, Suriye örneğinde olduğu gibi. Önemli olan bir bedenin unsurları gibi hepimizin bir devlet aklı etrafında, perspektifi etrafında buluşabilmesi. Ama bu devlet aklının da mutlaka millet vicdanıyla buluşması, eğer millet vicdanı var da devlet aklı yoksa devlet acizleşir. Eğer devlet aklı var, millet vicdanıyla buluşamıyorsa bu sefer devlet aklı bir müddet sonra tiranlaşabilir.”
Başbakan Davutoğlu, bütün toplantılardaki amaçlarının milletin derin vicdanıyla devletin asırlardan süzülüp gelen aklını buluşturmak olduğunu bildirdi.
Terörle mücadelenin salt devlet güçleriyle yapılan bir mücadele olmadığına değinen Davutoğlu, “Bu mekanik mücadele algısı bizi 80’li, 90’li yıllarda yapılan hatalara götürür. Aksine millet vicdanıyla buluşmuş bir devlet aklının yürütmüş olduğu bir mücadele ise sonunda mutlaka başarıyla neticelenir” dedi.
ÇERÇEVE PLANI KAMUOYUMUZLA PAYLACAĞIM
Davutoğlu, bu hafta içerisinde bütün mesaisini devletin diğer işlerini takip yanında, terörle mücadele sonrasında atılacak adımlarla ilgili eylem planına yönelttiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Bakanlar Kurulumuzda terörle mücadele bağlamında yürüttüğümüz çalışmaları ve geliştirdiğimiz eylem planını ele aldık. İnsan kaçakçılığıyla çok ilgili, çok önemli bazı kararları ve yönetmeliği tartıştık. Bunlar da çünkü bizim önümüzdeki temel sorunlar. Hemen akşamında Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelenlerle ticaret sanayi odalarıyla, esnaf odaları ve ziraat odaları temsilcileriyle bölgenin doğrudan kanaatini, oradaki ortak vicdanı bu anlamda dinlemek üzere bir araya geldim. Saat 8 civarında başlayan toplantımız gece 3’te bitti. Tek tek hepsini dinledim. Benim bu hükümetin başında ve bu devletin ağır sorumluluğunu üstlenmiş bir vatandaşı olarak yapmam gereken, her şeyden önce yapmam gereken, dinlemek ve milletin taleplerini doğrudan dinleyerek bunları içselleştirerek bunu devlet aklına dönüştürmek. Benim Ankara’da yaptığım bu şeyi, valiler ve diğer yetkililer olarak alanda da yapmanız şarttır.”
Halkın oylarıyla seçilmiş Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki milletvekilleriyle bir araya geldiğini de hatırlatan Başbakan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Yaklaşık 4-5 saat onları dinledim. Öğleden sonra, yani dün öğleden sonra bu sefer her kanaatten, her görüşten, her siyasi yaklaşımdan, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleriyle buluştuk, geç vakte kadar onları dinledim. Onlarla hem perspektifimizi paylaştım hem de kanaatlerini alma imkanı buldum. Bugün sabah 81 vilayetten gelen il başkanlarımızla beraberdim. Sizlerle konuşurken, özellikle bu planlamayı yaptım, alanda bu meseleyle doğrudan muhatap olan sivil toplum kuruluşları, iş adamları, esnaflar, ziraatçiler, çiftçiler hepsini dinleyerek bu masaya geldim. Ta ki, onlardan aldığım ortak vicdani sesi burada devlet aklına dönüştürebilelim. Şimdi sizlerle konuşacağız. Sizlerden aldığım devlet aklının unsurlarıyla bu kez, yarın İngiltere’deki konferansa katıldıktan sonra Mardin’e, alana gidecek ve Artuklu Üniversitesinde milletimizin vicdanıyla devletimizin aklını birleştirmeyi müteallik bir çerçeve planı kamuoyumuzla paylaşacağım.”
HER HAFTA SONU BÖLGEDE OLACAĞIM
Mardin Ulu Cami’de halkla omuz omuza cuma namazı kılacağını söyleyen Başbakan Davutoğlu, daha sonra ilçelerde vatandaşlarla buluşacağını bildirdi.
Davutoğlu, “Bundan sonra her hafta sonu mutlaka bölgede bir vilayetimizde olacağım. Sizlerle beraber olacağım” sözleriyle bölgede incelemeler yapacağını ve yetkililerin de bu buluşmalara hazırlanmalarını istedi.
Başbakan Davutoğlu, her ilçeyi, her sokağı, her mahalleyi, her köyü, her mezrayı soracağını aktararak, “Sizlere emanet edilen her vatan toprağında olan her olayla ilgili sizlerle kanaatlerimi paylaşacağım, sizlerden bilgi alacağım. Bilin ki biraz önce Cizre, Silopi kaymakamlarımızla, Sur kaymakamlarımızla tokalaştığımızda onlara da ifade ettim. Neredeyse burada hepimiz güvenlik toplantıları ve değişik vesilelerle Silopi’nin, Cizre’nin, Sur’un her bir sokağını biliyoruz, her bir mahallesinde neler olup bittiğini takip ediyoruz. Bu ziyaretlerde inşallah bir araya geleceğiz” diye konuştu.
ŞEFKATİ OLMAYAN, KUDRETİ OLAN DEVLET TİRANLAŞIR
Kadim devlet geleneğinin iki esasa dayandığını, bunların kudret ve şefkat olduğuna işaret eden Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Şefkati olmayan, kudreti olan devlet tiranlaşır. Şefkati olup da kudreti olmayan devlet ise acizleşir. Biz ne aciz bir devlet istiyoruz, ne merhametsiz, şefkatsiz mekanik bir devlet istiyoruz. Bu ikisini birleştireceğiz. Nasıl birleştireceğimizi de paylaşacağım sizlerle. İkincisi bu kadim devlet geleneğini besleyen ikinci unsur ise tamamlayan, demokratik, çağdaş, modern demokratik hukuk devleti çerçevesi. Sadece kadim bir devlete sahip değiliz biz. Demokrasiyle taçlanmış çağdaş bir devlete de sahibiz. Onun da iki unsuru var. Birisi meşruiyet yani kullandığınız gücün nihai meşruiyet kaynağı sizin makamınızdan gelmez, o makama güç veren millet iradesinden gelir. Benim başbakan olarak kullandığım gücün kökü ne muhterem babamdan kalan bir mirastır, ne bulunduğum vilayetten ya da ait olduğum etnik veya mezhebi kökenden gelen mirastır, ne de şahsen elde ettiğim ve elde ettiğim için de bir daha terk etmeme hakkını kendimde gördüğüm bir kazanımdır. Bu güç bana, bu meşruiyet bana millet tarafından 4 yıllığına verildi. Hak ederse uzatılır, hak etmezse uzatılmaz. Aynı şekilde sizlere de, valilerimize, komutanlarımıza, emniyet müdürlerimize, bakanlarımıza da bu meşruiyet, milletten gelen bir meşruiyettir. Bulunduğumuz makamı millet iradesinin dışında bir an dahi kullanamayız.”
Meşruiyeti ve gücü kullanma yetkisini aldıktan sonra tereddüt gösteren birinin devlet adamı olamayacağını belirterek, alması gereken kararı geciktiren ve bu sebeple halkı zarara uğratan birinin makamı terk etmesi gerektiğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, “Eğer 23 Temmuz’da geçici hükümetin Başbakanı olarak tereddüt etseydik, emin olun şu anda Türkiye bir ateş çemberi içine sokulmuştu. Birileri de tereddüt edeceğimizi zannettiği için yanıldılar zaten. Size söylüyorum, biz tereddüt etmemişsek siz de tereddüt etmeyeceksiniz. Kullandığınız gücün meşruiyet kaynağı halkın iradesidir” diye konuştu.
Meşruiyetin denetlenmesinin ise hesap sorulabilirlik olduğunu anlatan Davutoğlu, kullanılan her gücün mutlaka bir değerle bezenmesi ve hesaba açık olması gerektiğini kaydetti.
HALKLA BİR ARADA, İÇ İÇE OLUNACAK
Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
“Hem ‘ben yüce üst makamda bulunayım ama bunun imkanlarını kullanıp gerekli riski gerektiği zamanda almayayım, imkanlarını kullanayım’ deyip gücün meşruiyetinden kaçarsanız ya da gücü kullandıktan sonra, ‘Kimse bizden hesap sormasın’ diyerek hesap sorulabilirlikten kaçarsanız çağdaş demokratik hukuk devletini yaşatamayız. Gücü kullanacağız, tereddüt etmeyeceğiz. Birisi sorduğunda da o gücü nasıl kullandığımızın hesabını vermeye hazır olacağız. Bu bir ülkenin başbakanı için de böyledir, en detaydaki memur için de böyledir.”
Doğu ve Güneydoğu illerinde görev yapan mülki idare amirlerin bu mücadelede özen göstermeleri gereken hususlara değinen Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Bütün bu görevlerimizin anlamı ve muhtevası halkımızın, ülkemizin geleceğidir. Halkla bir arada, iç içe olunacak. Kesinlikle halka yukarıdan bakan bir bakışla, halktan kopuk izole bir devlet görevi yürütmeyeceğiz. Eğer bir vali, kaymakam ya da bir yetkili oturduğu devlet makamı dışında, o sorumluluk alanına giren her bir mahalleye gitmemişse, en zor şartlarda olan bir durumda, afette ya da terörle mücadelede gözünden yaş akan vatandaşın yaşını bizzat silmemişse ne kadar çok yazışma yaparsa yapsın, takdimde bulunursa bulunsun vazifesini yapmış sayılamaz.”
Başbakan Davutoğlu, katılımcılara şöyle seslendi:
“Alanda halkla beraber olun, çarşıya çıkın, pazara çıkın. Güvenlik riski olabilir. Güvenlik riski dolayısıyla halktan uzak kalan birisi görevini yapmamıştır. Kendisi güvenlik riskini üstlenmeyen bir amirin, memuruna ‘güvenlik tedbiri al’ demesini ben kabul edemem.”
HALKIN DEĞER VERDİĞİ KANAAT ÖNDERLERİYLE GÖRÜŞÜN
Güvenlik tedbirlerini alırken, halktan kopmamak gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, amirlerden vilayetlerdeki sivil toplum örgütleriyle her hafta bir araya gelerek bilgi almalarını, halkın değer verdiği kanaat önderleriyle görüşmelerini istedi.
Kamu düzeninin korunmasının önemine değinen Başbakan Davutoğlu, devletin “kudret” demek olduğunu ama aynı zamanda da “şefkat” anlamına geldiğini anımsattı.
“Kamu düzeni” ifadesinin içinde halkın da yer aldığını, amirlerin halkın da içinde olduğu kamu düzenini koruduklarını ifade eden Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Bunu yaparken de şunu bileceğiz. Tek meşru güç kullanma yetkisi halk tarafından seçilen siyasi iradeye tabi olan güvenlik güçlerindedir. Başka hiç kimsenin silah kullandırma, bir yeri kontrol altında tutma, şu veya bu şekilde güç kullanma yetkisi yoktur. Yetkinizi kimseyle paylaşmayın, gücü siz kullanırsınız. Şefkatle birlikte kudreti de siz gösterirsiniz.”
“Barış için Akademisyenler İnsiyatifi” bildirisi üzerine bazı akademisyenlere meydan okuduğuna ve hala cevap alamadığına işaret eden Başbakan Davutoğlu, “Dedim ki ‘Bana bir tek demokratik hukuk devleti gösterin ki halk tarafından seçilmiş siyasi otoritenin yetkilendirdiği meşru makamlar dışında herhangi bir silahlı gücün varlığına ülkesinin bir bölgesinde izin versin’. Bakın daha cevap gelmedi, gösteremezler. Çağdaşlıktan bahsederler ama çağdaş bir devlette hesap veremeyen kişilerin aynı zamanda güç de kullanamayacağının farkında değillerdir” değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, “Bir tek vatandaşımızı, düşüncesini açıklamak dolayısıyla ‘terör örgütü tarafından cezalandırılır veya tehdit edilirim’ diye bir korku içinde yaşatmayacaksınız. Tehdit edeni gerekli hukuki muameleye muhatap kılacaksınız” dedi.